Eğitimde Adaleti ve Geleceği Düşünmek Uluslararası Sempozyum, 15-18 Nisan 2018 Balçova-İzmir

Eğitimde Adaleti ve Geleceği Düşünmek

 

Uluslararası Sempozyum, 15-18 Nisan 2018 Balçova-İzmir

Köy Enstitülerinin kuruluşunu anımsamak ve Türkiye’de eğitimin durumunu konuşmak için bir araya geldiğimiz “Eğitimde Adaleti ve Geleceği Düşünmek” temalı sempozyumu Balçova Belediyesi ile birlikte 16-18 Nisan arası gerçekleştirdik. Hem 17 Nisanın hafta içine gelmesi hem de bu yıl her zaman yaptığımız eğitim kurumu yerine bir otelde gerçekleştiriyor olmamız nedeniyle hafta içi yapmak zorunda kaldığımız sempozyumumuza katılım yine de yoğundu. Ancak elbette ki öğretmen ve öğrenci konuklarımız ancak mesai sonrası oturumlara katılabildiler. Davet ettiğimiz konuşmacıların bir kısmı da hafta içi yoğunlukları nedeniyle katkı koyamadılar. Bu yıl ilk kez başka uluslardan konuklarımız da aramızdaydı. Sempozyum öncesi gönderilen bildirileri basmıştık o yüzden konuklarımız sempozyuma ellerinde kitapları ile geldiler ve paralel oturumların hangisini izleyebilecekleri konusunda fikir sahibi oldular.

 

Bu yıl sempozyumumuz oldukça özeldi. Sadece başka ülkelerden konukların katılımıyla değil aynı zamanda hem bu yılki aydınlanma ödülünü takdim ettiğimiz değerli bilim adamı Prof. Dr. Korkut Boratav’ın muhteşem konuşması ile de. Ayrıca sempozyumumuza katılan ana muhalefet partisi lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun hem köy enstitülerinin değerini vurgulayan hem de eğitimin geleceğine ilişkin projeksiyonlar barındıran konuşması da sempozyumumuzu özel kılan nedenlerden biriydi.

 

Bu yılki sempozyumumuzda muhalifet lideri Kemal Kılıçdaroğlu yanında eğitim sistemindeki aksaklıkların farkında olan, bu aksaklıklardan kurtulmak için toplumsal sorunları çözmek gerektiğini ifade eden konuşmacı ve katılımcılar da vardı. Onlar için bu sempozyum yalnız olmadıklarını gördükleri, onlar gibi eğitimle birlikte ülkeyi de düşünen insanlarla bir araya gelme fırsatı buldukları, düşüncelerini zenginleştirdikleri ve oturumlar sırasında olmasa da sosyal ortamlarda tartışabildikleri bir buluşma oldu. Oturumlarda tartışılamadı çünkü konuşmacı sayısı çok, zaman ise azdı. Konuşurken zamanın nasıl aktığını anlamadığı için insan, verilen süre ne olursa olsun kısa geliyor ve konuşmacıların süresi aksayınca doğal olarak oturumun tartışmaya ayrılan süresi de kaçırılıyordu. Örneğin derneklere ve eğitim sendikalarına ayrılan oturumda ben YKKED adına yaptığım konuşmayı sevgili oturum başkanım Prof. Dr. Yakup Kepenek’in hoşgörüsünü suistimal etmemek için önümde kronometre ile gerçekleştirdim. Ama ne yazık ki bu oturumun sonunda tartışma gerçekleştirecek zamanımız kalmamıştı. Soru bile alamadık.

 

Sempozyumumuz biraz ünlüler geçidi gibiydi. Eski vali ve bakanlarımız, yazar ve şairlerimiz, ünlü gazetecilerimiz, eğitim bilimin duayenleri, YKKED kurucuları, demokratik kitle örgütlerinin (STK) yöneticileri, ünlü siyasetçiler. Her oturumdan söz etmeyeceğim elbette ama bir oturum var ki ünlü olmasalar da, salonları dolup taşmasa da sempozyumun yıldızları onlar oldu bence. Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği’nin gönüllü öğrencileri, eğitimde adaleti ve eğitimin öğrenci gözünden sorunlarını, ÇYDD ikinci başkanı Gülsün Kaya moderatörlüğünde öyle güzel anlattılar ki hepimiz umutla dolduk. Yanlış anlaşılmasın, sorunlardan değil öğrencilerin eğitime ve topluma bu kadar ilgi duymaları ve mantıklı çözümler önermesi nedeniyle, gençlerimiz bu ülkeyi kimsenin eline bırakmaz diye umutlandık. Bu arada biz de YKKED burslusu öğrencilerimizi katmaya çalıştık bu oturuma ama ne yazık öğrencilerin sınav dönemine denk gelmesi (ve itiraf etmek gerekirse ilgisizlik) nedeniyle başaramadık.

 

Sempozyumumuzun önemli bir programı da çeşitli baskılar nedeniyle hala sürdürdükleri bilimsel çalışmalarını bir yerlerde (dergilerde yazmalarına izin verilmiyor,

 

toplantılara kabul edilmiyorlar) sunma şansı bulamayan, barış bildirisini imzaladıkları için üniversiteden uzaklaştırılan akademisyenlerin kendilerini anlatmasını rica ettiğimiz oturumlardı. Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu ilk gün tek başına hukukun ya da daha doğrusu adaletsizliğin ne olduğunu anlattığı konuşmasında kendisinin ve yüzlerce akademisyenin uğradığı haksızlığı anlatırken, Prof. Dr. Nejla Kurul adaletli ve bilimsel bir eğitim programının nasıl olması gerektiği konusunda ufkumuzu açan bir konuşma yaptı. Prof. Dr. Kemal İnal ve Yard. Doç. Dr. İnci Solak Akman kendileri gibi imzacı olduğu için üniversiteden uzaklaştırılan Prof. Dr. İzge Günal moderatörlüğünde yaşadıkları zorlukları bizimle paylaştılar. Her ortamda paylaşmaya devam edeceklerini belirterek bize gerçek akademisyenliğin ne olduğu konusunda örnek oldular.

 

Sempozyumun bir başka özelliği de eğitimin her ilgilisinden temsilci barındırıyor olmasıydı. Yani Milli Eğitim Bakanı ya da Milli Eğitim Müdürleri yoktu ama öğrencisi, öğretmeni, velisi, okul müdürü, müfettişi, eğitim fakültesi öğretim elemanları, özel okul sahipleri, eğitim kooperatifi temsilcileri, eğitim sendikaları ve eğitimin geleceğini düşünen pek çok aydın ve Köy Enstitüsü sevdalısı pek çok insan. Sempozyum düzenleyicilerinin de varlıklarından süreçte haberdar olduğu birkaç internet ve sivil toplum grubu da yer aldı oturumlarda; “Blogger anneler, Teknolojik anneler, Bir sınıf değişir” gibi.

 

Sempozyumda eğitime, eğitim sistemine bizim gibi toplumculuk açısından bakmayan, bireysel çözümler, özel okullar öneren konuşmacılar, başka ülkelerin eğitimlerinden kamucu olmayan uygulamalar öneren uluslararası katılımcılar da vardı. Bizim gibi düşünmeyeni dinlemeyeceksek ne farkımız kalır yobazlardan diye programa dahil ettik. Bazıları çok da ilgisini çekti katılımcıların. Biz de dinledik, yeni bir şey öğrendik mi? Ben kendi adıma yanıtlayayım: Hayır.

 

Bazı katılımcılar konuşma daveti almadıkları için ya da bazı isimlerin davet edilmemesi nedeniyle sitem etti, bazı katılımcılar soru sorma hakkını kullanamadıkları için sitem etti, bazı katılımcılar Köy Enstitüsü çıkışlılara yeterince zaman verilmediği için, bazıları ise gelemeyecekleri bir tarihe koyulduğu için, bazıları çok liberal bir toplantı yapıldığı için sitem etti. Sitemlerin hepsini kayıt altına aldık, umarım gelecek yıllarda yapacağımızsempozyumda bu sitemler yerini başka sitemlere bırakır. Bilirsiniz herkesi memnun etmek çok olası değil.

 

Sempozyuma genel merkez yönetici ve çalışanımız, hep birlikte yoğun çalışarak katkıda bulundu. Olması gereken elbette buydu, imece ruhuyla çalıştık. Hemen her şubemizden destek aldık. Bazı şubelerimizden arkadaşlarımız gece yolculuk yapıp, o yorgunlukla sempozyuma gelip hem kitap satışında, hem organizasyonda bize katkı verdiler. Bir şubemizdeki bazı arkadaşlarımıza sitemimiz oldu, destek olmak yerine başka bir kuruma emek harcadıkları için. Sitemimiz bakidir ancak birlikte çalışmanın yollarını elbet aramaya devam edeceğiz.

 

Etkinlik yazısı olarak uzun oldu farkındayım ancak birkaç teşekkürü de etmeden yazıyı sonlandıramam. Önce içinde olmaktan onur duyduğum tüm YKKED ailesine, Aydınlanma Ödülümüzü kabul ettiği gibi, o ödülü Sabahattin Ali, Ahmet Taner Kışlalı ve Uğur Mumcu ile de paylaşan Prof. Dr. Korkut Boratav’a, sonra bu imecede gece gündüz çalışan Balçova Belediye Başkanı Mehmet Ali Çalkaya ve dergimiz yazarı Kültür Müdürü Tuğrul Keskin’e ve başta Selda Taştan olmak üzere tüm ekibine, her biri çok değerli konuşmacılara, işlerini güçlerini bırakıp bizimle olan katılımcılara çok teşekkür ederim/ederiz.

 

Dr. Semiha Günal

 

Dokuz Eylül Üniversitesi Emekli Öğretim Üyesi

 

YKKED Genel Başkan Yardımcısı

 

* * *

 

Sempozyumun Ardından...

 

“Sempozyumu düzenleyenler kıvanç duymayı hakediyor”

 

Hikmet Uluğbay

 

55. Hükümet Milli Eğitim Bakanı, 56. Hükümet Başbakan Yardımcısı, 57. Hükümet Ekonomiden Sorumlu Devlet Bakanı

 

Balçova Belediyesi Başkanı Mehmet Ali Çalkaya’yı ve Yeni Kuşak Köy Enstitülüler Derneği Genel Başkanı Prof. Dr. Kemal Kocabaş’ı 16-18 Nisan 2018 arasında üç gün süren “Eğitimde Adalet ve Gelecek” başlıklı sempozyumu düzenledikleri için bir kez daha gönülden kutluyorum.

 

Sempozyum, ülkemizde adalet mekanizmasının işleyişinin ve eğitimin her kademesinde alınmakta olan kararların toplumda yaygın tepkilere konu olup sorgulandığı bir ortamda ülkemiz insanlarının arayışlarına yaygın bir kapsamda yanıtlar sunabilmeyi başarmıştır. Sempozyum oturumları için seçilen başlıkları işleyen konuların uzmanları, hem ülkenin karşı karşıya bulunduğu sorunları doğru şekilde saptayıp, hem de sağlıklı çözümlerin neler olduğuna ilişkin olarak değerli öneriler sunabilmişlerdir.

 

Sempozyuma konuşmacı ve panelist olarak katılanların konuşma metni özetlerinin bir kitap olarak derlenip katılanlara dağıtılmış olması da hem sempozyuma kalıcılık kazandırmış hem de sempozyum için düşünce üretenlerin çalışmaları, yeni araştırmacıların ulaşabileceği bir kaynak konumuna getirilmiştir. Sempozyumu düzenleyenler bu kararları ile kıvanç duymayı hak ediyorlar.

 

Sempozyumu düzenleyen iki seçkin kuruluşun başkanına, bana da eğitim konusunda ülkemizde alınan kararlara ilişkin inceleme ve düşüncelerimi sunabilme onur ve ayrıcalığını verdikleri için bir kez daha teşekkür ederim. Sempozyumda ancak özet olarak sunduğum “Millî Eğitimde Yitirilmekte Olan Çok Değerli Yıllar” başlıklı çalışmamın tümüne isteyenler www.hikmetulugbay.com adresinden erişebilirler.

 

* * *

 

“Son yıllarda gerçek değil mitolojik Köy Enstitüleri anlatılmaya başlandı”

 

Dr. Niyazi Altunya

 

Eğitimci, Eğitim-İş Kurucu Genel Başkanı

 

16-18 Nisan 2018 tarihleri arasında, Yeni Kuşak Köy Enstitülüler Derneği ile Balçova Belediyesi’nin ortaklaşa düzenlediği sempozyumla ilgili izlenimlerimi özet olarak yazacağım. Bu sempozyumun ilk günü dışındakilere katılamadığım için gözlemlerim sınırlıdır. Özeti, program ve yayımlanan kitap üzerinden giderek yapacağım.

 

Sempozyumun düzenlenişi; hazırlık, karşılama, ağırlama vb. açısından mükemmeldi. Bu açıdan kutluyor, kendi adıma teşekkür ediyorum. 15 dakikalık konuşma için bana bu kadar masraf etmeye değer miydi, diye düşünmekten de kendimi alamıyorum. Neyse…

 

1. Sempozyumun ana teması belli. Buna göre alt temaların iyi belirlenmesi, konuların buna göre kümelendirilmesi daha uygun olurdu: Ulusal eğitimin temel amaç ve ilkeleri Atatürk ve eğitim/ Siyaset ve eğitim/ Eğitimin yönetimi ve yöneticileri/ Türk eğitim felsefesi/ Eğitim planlaması ve yatırımları/ Eğitim programları/ Öğretmen, yönetici, müfettiş yetiştirme/Ölçme ve değerlendirme, sınavla çocuk kıyımı/ Eğitim yayınları/ Eğitim ve sanat/Eğitimde Türkiye deneyiminden örnekler/Örgütlerin eğitim görevleri/Mesleki ve teknik eğitim… gibi.

 

2. Bazı konular uzmanlarınca işlenmediği için geçiştirilmiştir. Örnek veremiyorum.

 

3. Bazı konuşmacılar ilgisiz yerlere konulmuştur. Örneğin, Prof. Necla Kurul programcı değil, finansmancıdır ve bu konuda en iyi elemandır. Sayın Nehrozoğlu eski bakan değil, eski validir; Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in genel sekreteridir ve her iki görevde de çok başarılıydı. Kendisine iller yönetimi-eğitim ilişkisini işleme görevi verilebilirdi. Prof. Dr. Gaye Usluer, sağlık ve eğitimle ilgili bir konuyu işlese daha iyi olurdu sanırım.

 

4. Son yıllarda “Köy Enstitüsü” konusu artık herkesin söz söyleyebileceği harcıalem bir alan haline geldi. Belki bu konuyu, bu sempozyumda hiç gündeme getirmeyip (açış konuşması hariç) ayrı bir sempozyumun konusu yapmak daha iyi olurdu. Son zamanlarda artık gerçek değil, mitolojik Köy Enstitüleri anlatılmaya başlandı ve dilim varmıyor ama bilgi kirliliği oluştu.

 

Tekrar her kuruluşu da kutluyor, devamını diliyorum.

 

* * *

 

Bu devirde muhalif her ses değerlidir

 

Prof. Dr. İzge Günal

 

KHK ile Uzaklaştırılan Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi

 

Olabildiğince kısa yazmaya çalışarak, sempozyum hakkındaki görüşlerim şöyle: Öncelikle İslamofaşizmin bu derece yükseldiği bir dönemde, Cumhuriyet tarihinin en baskıcı döneminde, böyle bir toplantı düzenlemenin, daha doğrusu düzenleme yürekliliğini göstermenin her türlü övgünün üzerinde olduğunu düşünüyorum; emeği geçen herkese teşekkür ederim. Bu devirde muhalif her ses değerlidir. Özellikle Korkut Boratav'a ödül verilmesi ve KHK ile üniversitelerinden uzaklaştırılan Kemal İnal ve İnci Solak Akman'ın panel konuşmaları söylediklerimin en çarpıcı örnekleridir kanımca.

 

Elbette sempozyumda eleştireceğim noktalar da var. Bunları şöyle sıralayabilirim:

 

1) Kimi konuşmaların Köy Enstitüleri anlayışıyla uyuşmadığı, hatta çeliştiği kanısındayım. Örnek mi? Şöyle:

 

• Türkiye'nin en büyük sermaye grubunun kurduğu vakıf adına yapılan konuşma. Tümüyle "ucuz iş gücü için eğitim" mantığıyla hazırlanan bir projenin sunulmasından son derece rahatsız oldum. Köy Enstitülerinin kapatılmasında Türkiye büyük sermayesinin rolü açıkça bilinirken, bence böyle sunum bu sempozyumda yer almamalıydı. Hele, bir yansıdaki el sıkışan eski holding patronuyla, Türkiye'de dinci gericiliğin simgelerinden eski bir bakanın

 

görüntüsü üzerine dışarı çıkmamak için kendimi zor tuttum. Bu görüşlerimi ne yazık ki orada ifade edemedim çünkü soru sorulmasına izin verilmedi.

 

• Diğer bir örnek ise özel eğitim kurumları temsilcilerinin yer aldığı paneldi. Paralı eğitim ile Köy Enstitüsü mantığı ne derece uyuşabilir ki?

 

• İsim vermek istemiyorum ama eğitime salt ekonomi açısından bakan konuşmalar da rahatsız edici idi.

 

2) Üç günlük çift salonlu sempozyumda sadece bir oturumun başlığında "Köy Enstitüleri"nin geçmesini (ki bu oturumdaki konuşmacıların tümü Köy Enstitülerini değerlendirmedi) yadırgadım.

 

3) Belki de seçim öncesi bir dönemde sempozyumun yapılması nedeniyle, salonlarda çok sayıda açık veya çekingen adayların olması rahatsız ediciydi benim açımdan. Sanırım adayların belirlenmesinde etkili olabilecek kişilerin çağrılmaması daha iyi olacaktır.

 

4) Biçimsel açıdan ise üç günlük sempozyumun uzun olduğunu, paralel oturumların izlemeyi zorlaştırdığını, sempozyum broşürünün daha profesyonelce hazırlanması gerektiğini düşünüyorum.

 

Tüm bu yazdıklarıma karşın, esas yargımın ilk tümcede belirttiklerim olduğunu vurgulamalıyım. Eleştirmek yadsımak değildir, başka bir bakışla değerlendirmektir.

 

* * *

 

Eğitim sorunlarına bütünlüklü çözümler üretmek...

 

Alaaddin Dinçer

 

Eğitimci, Eğitim-Sen Eski Genel Başkanı

 

Açılışını CHP Genel Başkanı Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun yaptığı “Eğitimde Adalet ve Gelecek” temalı üç gün süren sempozyuma konuşma yapmak üzere çok sayıda siyaset temsilcisi, şair, yazar, sendika temsilcisi, üniversite öğrencisi, gazete yazarı ile eğitim ve bilim insanı katıldı. Panellere halkın ilgisi ve katılımı oldukça yüksekti. Eğitim ve bilim alanının meseleleri ve çocukların geleceği üzerine ortaya konulan çözüm önerileri ve düşünceler geleceğe, laikliğe, bilime, aydınlanmaya ve değişime vurgu yapıyordu. AKP’nin 15 yıldır uyguladığı politikalarla çocukları içine sokmaya çalıştığı Cumhuriyet öncesi dönemlere ilişkin kalıplar oldukça fazla seslendirilen, ifade edilen konuların ve duyulan kaygıların başında geliyordu.

 

Eğitim ve yükseköğretim alanında yürütülmekte olan neoliberalizme, ayrımcılığa ve eşitsizliklere dayanan politikalar ile anti demokratik uygulamalar eleştirilerin yoğunlaştığı diğer konular arasında öne çıkmaktaydı. Üniversitelerde yaşanan baskı ve yasaklara dayalı uygulamaları Korkut Boratav Hocanın kendi hayatından verdiği örnek çok iyi anlatıyordu. Korkut Boratav Hoca “1950’li yıllarda babamı, 80’li yıllarda beni bugünde asistanımı işten attılar.” diyerek aslında ülkede ve üniversitelerde on yıllardır muhalif olanlara karşı yürütülmekte olan ve artık sistematikleşen yıldırmaya, “cadı avına” ve anti demokratikliğe dayanan politikaların değişmeden sürmekte olduğunu gösteriyordu. Panellerde konuşma yapanlar, eğitimin ve üniversitelerin içine sokulduğu bu karanlık yoldan ancak aydınlanmanın, evrensel bilimin ve demokratik mücadele yöntemlerinin ışığı ile çıkılabileceğine dikkat çekiyordu. Demokratik mücadelenin bütünlüklü, bileşik ve örgütlü yapıldığında sonuç alınabilmenin olanaklı olduğu sıkça dile getirildi.

 

Yurt dışından gelen konukların kendi ülkelerinin eğitim sistemleriyle ilgili paylaşımları sempozyuma zenginlik katarken, bu ülkelerin deneyimlerinden çıkaracağımız dersler olduğunu öğrenmiş olduk.

 

Sempozyumun en can alıcı teması adalet arayışını ve eğitim hakkını düzenleyen hukuksal çerçevenin ne olması gerektiğine ilişkin Prof. Dr. İbrahim Kabaoğlu’nun sunduğu metinde yer almaktaydı.

 

Eskişehir, İzmir ve Muğla Büyükşehir belediye başkanlarının yerel yönetimler ve eğitim başlığında gerçekleştirdiği oturum, yerel yönetimlerin eğitim alanında üstlenmeleri gereken rollerin ve projelerin gerçekleşmesi için yerel yönetimlerde soldan yana iktidar olmanın değerinin altı çiziliyordu.

 

Amerika’dan sempozyuma katılmak ve katkı vermek üzere gelen Prof . Dr. Selçuk Şirin Hocamızın erken çocukluk eğitiminin çocuğun gelişiminde ve eğitiminde oluşturacağı alt yapı için gerekliliğine yönelik gerçekleştirdiği sunum, bu alanda ülke olarak yaşadığımız gecikmenin nelere yol açtığını gösteren bulguları hepimizin yeniden çocuğun bu dönemine odaklanmamız ve dersler çıkarmamız gerektiğini anlatıyordu.

 

AKP’nin yeni rejim inşa stratejisinde eğitim ve yükseköğretim alanının çok önemli bir yer tuttuğu, bu nedenle her iki alana sürekli müdahalelerde bulunduğu konuşmacıların üzerinde mutabık kaldığı ortak noktalardandı. Yapılan her müdahalenin sistemin sorunlarını çözmekten çok çoğaltmaya yol açtığı “Cumhuriyet dönemi kazanımlarını aşındırdığı” bu aşındırma sonucu sistemin pedagoji biliminin evrensel değerlerinden ve ilkelerinden hızla uzaklaştırıldığı, daha çok ideolojik formlar üzerinden dayatma ve zorlamalarla çocukların endoktrine edilmeye çalışıldığı sempozyuma katılanların ortak paylaşımlarındandı.

 

Köy Enstitüleri eğitimi ve öğretmen yetiştirme sistemine sıkça atıfta bulunuldu. Ülkenin eğitim sisteminin bugünkü çıkmazlarına ve sorunlarına, toplumun geri bıraktırılmasına Köy Enstitülerinin kapatılmasının yol açtığı, Köy Enstitüleri kapatılmamış olsaydı ülkenin ve toplumun bugün “çağdaş medeniyetler düzeyine ulaşma” hedefini yakalamayı başarmış olacağı bu konu başlığına katılan konuşmacıların ortak paydasıydı.

 

Ülkede var olan toplumsal gelir adaletsizliği ile bu adaletsizliğe bağlı oluşan yoksulluk ve eğitim maliyetlerinin yüksekliği eğitim hizmetine yoksul yurttaşların erişimini zorlaştırmaktadır. Okula erişimde yaşanan bu zorluklar yoksul çocukların bu hizmetten zengin emsallerine göre daha az yararlanmasına yol açmaktadır. Bu durum öğrencileri olanakların kullanımında avantajlı ve dezavantajlı olma konumuna itmekte, eşitsizlik tablosunu derinleştiren bir ayrışmaya neden olmaktadır. Konuşmacıların tamamına yakını bu konuya ilişkin kendi bakış açılarına ve yaklaşımlarına göre çözümler önermiş, aradaki farkın kapatılması için bir dengeleme ve eşitleme politikasına ihtiyaç olduğunu belirtmişlerdir.

 

Sonuç olarak, eğitim sorunlarına bütünlüklü çözümler üretmek adına Balçova Belediyesinin Yeni Kuşak Köy Enstitülüler ile ortak düzenlediği “Eğitimde Adalet ve Gelecek” sempozyumunda yaşanan tartışmalardan çok önemli sonuçların açığa çıktığını belirtmem gerekiyor. Son iki yıldır CHP’li Burdur Belediyesinin, CHP Genel Merkezinin, Çanakkale Adalet Kurultayının ve Balçova Belediyesinin eğitim ve bilim alanının sorunları üzerine gerçekleştirdiği etkinliklere farklı görüşlerden insanları katılım sağladı. Çok geniş yelpazede katılımlarla gerçekleştirilen bu etkinlikler sonrasında; CHP’nin eğitim ve bilim alanının sorunlarına yönelik hamasete dayanmayan somut çözümler üretilip, çok değerli düşünsel birikimler oluştu. Bundan sonra yapılması gereken bu birikimlerin topluma doğru bir biçimde taşınması ve anlatılmasıdır.

 

Balçova belediye başkanından en altta görev yapan belediye emekçisine kadar sempozyumda görev yapan emekçilerin yaydığı sevgi tomurcukları, hemen her katılımcıya

 

değen, dokunan ve temas eden sıcak yaklaşımları görülmekten anlatılmaktan öte yaşanmaya değer güzelliklerdi. Balçova Belediyesi emekçilerinin özverili, samimi, içten davranışları CHP’li yerel yönetimlerin bu tür etkinlikleri en üst düzeyde yapabileceklerini göstermesi bakımından çok anlamlıydı. Hiç kuşkusuz aynı duyguları Yeni Kuşak Köy Enstitülerinden başta Prof. Dr. Kemal Kocabaş hocamız olmak üzere diğer sorumluluk almış insanlarımız için de belirtmeden geçmemeliyim. Sevgili dostlar hepinizin emeğine sağlık.

 

* * *

 

Sempozyumun Ardından…

 

Prof. Dr. Ayfer Kocabaş

 

Dokuz Eylül Üniversitesi Eğitim Fakültesi Öğretim Üyesi

This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it.

 

Yeni Kuşak Köy Enstitülüler Derneği ve Balçova Belediyesi 16-18 Nisan 2018 tarihleri arasında, Köy Enstitülerinin Kuruluşunun 78. yıldönümünde yine çok önemli, yankıları hala devam eden dev bir sempozyuma imza attı. Balçova Kaya Otel’de gerçekleştirilen sempozyumun kitapçığı her zamanki gibi sempozyum öncesi baskıya verilmiş ve sabah ilk oturumda konukların ellerinde merakla, ilgiyle okunmaya başlamıştı. Sabahleyin herkesten önce sempozyum salonunda bulunarak derneğin standı açıldı ve YKKED yayınları büyük bir onurla standa yerleştirildi. Kolay değildi onca kitabı tasarlayıp okuyucuyla buluşturmak, adeta iğneyle kuyu kazar gibi. Gelecek kuşaklara farkında olmadan koskoca bir kütüphane, belgeseller, anılar, sergiler bırakıyorduk. Tüm bilimsel birikimlerimizi aktarıyorduk.

 

Bizden sonra konuklar, bir gün önce gelen davetli konuşmacılar, İzmirimizin duyarlı aydın insanları, Balçova belediyesi emekçileri ve halkı akın akın salonu doldurmaya başladılar. Dev bir ekran salondan içeriyi veriyordu. İçeride yine dev bir salonda iki büyük ekranla görkemli bir hazırlık göze çarpıyordu. Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Sayın Kemal Kılıçdaroğlu, Balçova Belediye Başkanı Sayın Mehmet Ali Çalkaya ile birlikte müzik eşliğinde coşkuyla salona girdi.

 

Kemal Kılıçdaroğlu’nun konuşmasında, CHP iktidara geldiğinde, Öğretmenlik Meslek Kanunu çıkararak zorunlu eğitimi parasız yapacaklarını, öğrencilerin yemeğinden ayakkabısına kadar tüm ihtiyaçların devlet tarafından karşılanacağını söyledi. Taşımalı eğitime son verileceğini, 2 yıl içinde tüm üniversite öğrencilerine yurt sağlanacağını, öğretmenlere 3600 ek gösterge ve aşama aşama maaşlarında iyileşme sağlanacağını, okul-aile birliklerinin yasal bir statüye kavuşturulacağını, her okulun bağımsız bütçesi olacağından sözetti.

 

MEB’daki atamaların liyakata göre yapılacağından, Çağdaş Köy Enstitülerinin bütün organize sanayi bölgelerinde yatılı meslek liseleriyle hayata geçireceklerinden sözetti. Buradaki meslek liselerinin yönetiminin Organize Sanayi Bölgeleri ve Milli Eğitim Bakanlığı tarafından yürütüleceğini, öğrencilerin 3. sınıftan itibaren staja başlayacaklarını, iş garantili eğitim alacaklarını ve asgari ücret verileceğinden sözetti.

 

Dış politika, ekonomi, toplumsal barış, demokrasi ve eğitim sorunlarını en önemli sorun olarak gördüklerini söyledi. Milli Eğitim Bakanlığı tarafından liselerin yüzde onunun nitelikli lise olarak belirlenmesini eleştirerek, 1889’da kurulan Konya Lisesinin niteliksiz bir lise olarak nitelendirilmesini eleştirdi.

 

Genel olarak ülke sorunlarını; dış politika sorunları, ekonomik sorunlar, toplumsal barış, demokrasi, eğitim sorunları olmak üzere sıralayarak hepsini çözme iradesi koyacaklarını söyledi.

 

17 Nisan günü saat 10-10.30 arasında Yeni Kuşak Köy Enstitüleri Derneği Mandolin Orkestrası Prof. Dr. Ayfer Kocabaş yönetiminde bir konser verdi. Bu konserde Ziraat Marşı, Köy Enstitüleri Marşı, Dalgalar Üstünde, Shostakovich 2 numaralı vals, İzmir Kordon Zeybeği, İzmir Marşı, Sis Dağı parçaları seslendirildi.

 

Mandolin Orkestramız, Ayfer Kocabaş, İsmihan Şirin, Canan Alper, Hanife Coşkun, Semra Erdem, Hoşgör Yücel, Emel Suna Taştan, Asya Işık, Elif Özbinzet, Bedriye Değirmenci, Müzehher Erçetin, Armağan Kayral Hancı, Feray Şenakın Şardağ, Muhterem Özkayaş, Şule Özgüven, Mazlum Cihangir, Celal Yücel, Osman Günel, Necati Şahin, Cemal Şardağ, Önder Mumcu, Müfit Onat’dan oluşuyordu. Konser boyunca alkışlar dinmedi, büyük coşkuyla tüm salon katılım gösterdi.

 

Mandolin Orkestramız mandolin tınısı ile Köy Enstitüsü kampüslerini adeta salona taşıdı. Mandolini 2008 yılından bu yana İzmir ve Türkiye gündemine taşıyan tüm orkestra elemanlarımıza çok teşekkür ediyoruz.

 

Son oturumdaki özensizlik üzücüydü...

 

 

Bursa Çağdaş Eğitim Kooperatifi Kurucusu

 

Mükemmel bir çalışma ile düzenlediğiniz çalışma için öncelikle sizleri kutlarım. Ancak sempozyumun son oturumundaki özen gösterilmeden birbirleri ile uyuşmayan panelistlerle ilgili maalesef üzüntülerimizi bildirmek durumundayım.

 

Türkiye için eğitimde model olarak önerdiğimiz ve başarısı kanıtlanmış “ÇAĞDAŞ EĞİTİM KOOPERATİFİ” örgütlenmesi maalesef sempozyumu örgütleyenlerce anlaşılamamış -Panel yöneticisi dahil- “Özgün Eğitim Kurumları Örnekleri” paneli anlamsız bir hale dönüşmüştür. Saygılarımla…

Kısaca YKKED

“Bizler, Cumhuriyetimizin en önemli eğitim projesi olan Köy Enstitüsü çıkışlılarının, kurucularının, çalışanlarının yakınları olarak yan yana gelip.