YENİ KUŞAK KÖY ENSTİTÜLÜLER DERNEĞİ
25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü Basın Bildirisi
Kadına yönelik fiziksel, sosyal, cinsel ve psikolojik şiddete HAYIR!
Dominik Cumhuriyeti’ndeki otuz yıllık diktatörlüğe karşı direnerek ağır baskılar yaşayan Mirabel Kardeşler (üç kız kardeş) 25 Kasım 1960’da tecavüz edilip öldürülmeleri anısına 1999 yılında Birleşmiş Milletler, 25 Kasım'ın "Kadına Yönelik Şiddetin Ortadan Kaldırılması için Uluslararası Mücadele Günü" olarak benimsenmesi kararını aldı.
Mücadele edilse de tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de kadınlar da şiddete maruz kalmaktadır. Çeşitli kadın örgütlerinin ve medya gruplarının derlemelerinden Türkiye’de her gün en az bir kadının öldürüldüğünü, sayısız kadına şiddet uygulandığını, kadınların ve çocukların istismar edildiğini ve pek çok kadının seks işçiliğine zorlandığını öğrenmekteyiz. İstatistiklere sayı olarak yansıyan her kadının bir ‘can’ olduğu bilinciyle ülkemizin “Dünyada her şey kadının eseridir!” diyen Mustafa Kemal Atatürk’ten “kadın ve erkeğin eşit olması fıtrata ters.” denilen noktaya savrulmasını izliyoruz.
Kadına yönelik şiddet politiktir; çünkü eğitimle ve yasalarla önlenebilir, yeter ki politikaları belirleyen erk bunu gerçekten istesin. Örnek; bir devlet politikası olarak kurulan Köy Enstitüleri. Bu okullarda kız çocuklarının da okuması, aydınlanması için pozitif ayrımcılık uygulanırdı.
Bir kız öğrenci getiren erkek öğrenci okula sınavsız alınırdı. Köy Enstitülerinde karma eğitim vardı. Kız erkek, yan yana kardeşçesine halay çeker, türkü söyler, çalışır ve üretirdi. Köylerine örnek ve aydın birer kadın olarak medeniyeti götürdüler. Kadın ‘öteki’ değildi. Günümüzde kadına yönelik şiddetle mücadele yetersiz kalmaktadır. Öncelikle toplumsal yaşamda kadının ikinci sınıf olarak görülmesinin önüne geçmek gerekmektedir. Kadın istihdamı artırılmalı, siyasette, sokakta, yönetim kademelerinde kadınlar çok daha fazla yer almalıdır. Eğitim, toplumsal dönüşüm için, kadına yönelik şiddetle mücadele etmek için kullanılabilecek önemli araçlardandır. Örneğin eğitimin her basamağında toplumsal cinsiyet eşitliğine uygun ders programları düzenlenerek ilk farkındalık oluşturulabilir. Eğitimde gericilik yerine bilimsellik hakim olursa kadına yönelik şiddetin, istismarın insanlık suçu olduğu, kadınla erkeğin eşit olduğu öğretilebilir. Eğitimciler önce kendi cinsiyet rollerinde eşitliği sağlayarak rol model olabilir. Toplumsal dönüşüm için Kitle iletişim araçları da önemlidir. Yazılı basın, televizyon programları ve diziler, geniş kitlelere ulaşabilmek için önemlidir. Feodalliğe, ikinci eşlere, belinde tabancayla gezen, eşini döven erkeklere güzellemeler yapan dizi senaryolarının özendirici ve kadına yönelik şiddeti doğallaştırıcı olduğu bilinmelidir. Liderler, politik figürler, kullandıkları dile özen göstermelidir. Bunlara rağmen şiddetin, tecavüzün önüne geçilemiyorsa; verilen cezalar caydırıcı olmalıdır. Ulusal ve uluslararası anlaşma ve sözleşmeler de kadına yönelik şiddetle mücadele için önemli araçlardır. İstanbul Sözleşmesi; İstanbul’da imzaya açıldığı ve ilk imzacı ülke Türkiye olduğu için adı İstanbul Sözleşmesi’dir.
Tam adı; Kadınlara Yönelik Şiddet ve Ev içi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi olan İstanbul sözleşmesi TBMM’de de kabul edilip yürürlüğe girdikten 10 yıl sonra bir gece yarısı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesiyle iptal edilmiştir. Kadınlar için çok önemli olan İstanbul sözleşmesinden çıkılması aşağıdaki 4 ana eksende devlete yüklenen sorumluluk ve görevlerden de vazgeçilmesine yol açmıştır:
1.Şiddetin önlenmesi, 2.Şiddet mağdurlarının korunması, 3. Faillere yönelik etkili kovuşturma ve soruşturmanın yürütülmesi, 4. Kadına yönelik şiddeti engellemeye dönük politikalar izlenmesi için taraf devletlerin gerekli yasal ve diğer tedbirleri alma yükümlülüğü. Yeni Kuşak Köy Enstitülüler Derneği (YKKED) olarak; İstanbul Sözleşmesi yürürlükte olsun ya da olmasın günümüzde kadınların; cinsiyet ayrımına uğramaları, özgürlüklerinin ve insani haklarının kısıtlanması, toplum içinde veya özel yaşamında fiziksel, cinsel ve psikolojik zarar görmeleri ve hatta öldürülmelerinin insanlığın yüz karası olduğunu düşünüyoruz. Bu nedenle; Cumhuriyetimizin gereği olan çağdaş yaşam koşullarının oluşturulması için devlet ve toplum el ele vererek aşağıdaki iyileştirilmeler gecikmeden uygulanmalıdır.
• Devletin ve siyasilerin dili cinsiyetçi ve ayrıştırıcı olmamalıdır.
• Annelik kadınların tek işi değildir. Kadının işbulmasını, çalışmasını kolaylaştırıcı önlemler almalı, onlara iş alanı açılmalı, çocuklar için işyerlerinde kreşler açılmalıdır.
• İş yaşamında kadınların kariyerlerindeki cam tavanlar kaldırılmalı; yönetici olmalarının önündeki görünmez engellerin aşılması sağlanmalıdır.
• Kadınların sosyal hayata katılmalarının önündeki engeller kaldırılmalı, kadınlar, günün her saatinde, gönül rahatlığıyla sokağa çıkabilmelidir.
• Eğitim temel bir haktır. Bilimsel, karma ve demokratik olmalıdır. Bu nedenle kadınların, istediği eğitimi alabilmesi için her tür koşul oluşturulmalıdır.
• Kadınlar kiminle evleneceklerine, kaç çocuk yapacaklarına, nasıl giyineceklerine kendileri karar vermeli, siyasilerin bu konuda bir tasarrufu olmamalıdır.
• Ülkemiz İstanbul Sözleşmesi imzacıları arasına yeniden dönmeli, devlet şiddete yönelik yükümlülüklerini yerine getirmeli, çocuk yaştaki evliliklerin kesinlikle önüne geçilmelidir.
• Kadının toplumdaki yerinin, sivil toplum örgütleri ve partilerle, yerel yönetimlerle, yerel basın yayın kuruluşlarıyla işbirliği içinde topluma anlatılması sağlanmalıdır.
Kadınların toplumdaki gerçek yerlerini almaları için Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Atatürk’ün şu sözleri unutulmamalıdır! “Bir toplum, cinslerden yalnız birinin yüzyılımızın gerektirdiklerini elde etmesiyle yetinirse, o toplum yarı yarıya zayıflamış olur. Bizim toplumumuzun uğradığı başarısızlıkların sebebi, kadınlarımıza karşı ihmal ve kusurdur”.
YENİ KUŞAK KÖY ENSTİTÜLÜLER DERNEĞİ GENEL MERKEZ VE ŞUBELERİ