BASINA VE KAMUOYUNA
DEPREMLERİN YIKIMI ANCAK BİLİMLE EĞİTİMLE ENGELLENİR!...
Acılı yurdumuz, bilimsel bulgular dikkate alınmadığı için, kurumlara liyakatsiz atamalar
yapıldığından ve önemsenmeyen planlama çabaları yüzünden felakete dönüşen büyük
bir deprem yaşadı. Yaşamını yitiren tüm canlarımız için çok üzgün ve kızgınız.
Hepimizin başı sağolsun. Yaralılarımıza, depremzedelerimize ve bütün memleketimize
geçmiş olsun dileklerimizi iletiyor, halkımızın acısını yüreğimizde duyumsuyoruz. Tüm
Türkiye el ele, yürek yüreğe, dayanışmamızla bu zor günlerin üstesinden geleceğiz.
Gücümüz, birliğimizdedir, imece ruhumuzdadır.
Biz imece ve dayanışma diyoruz ancak siyasi iktidar, hemen ilan ettiği OHAL yetkilerine
dayanarak, hiçbir bilim insanına, gence ya da aydına danışmadan bir kararname ile
Üniversitelerde uzaktan eğitim kararı vermiş ve ardından Kredi ve Yurtlar Kurumu
(KYK) yurtlarından öğrencilerin tahliye işlemlerine başlanmıştır.
Deprem felaketinin sonuçlarına yönelik çözüm aranırken, ilk gözden çıkarılacak
kurumların eğitim kurumları ve üniversiteler olması, çok şey anlatıyor. Her felakette
ilk olarak eğitimi feda etmekten vazgeçin!...
Anayasamızın 42. Maddesi; “Kimse, eğitim ve öğretim haklarından yoksun bırakılamaz”
der ve ilerleyen fıkralarında “bu faaliyetler her ne suretle olursa olsun engellenemez”
diye devam eder …. Eğitim, temel bir anayasal haktır. Temel hak ve özgürlüklerin
sınırlandırılması 13. Maddeye göre mümkündür ancak bu sınırlamalar, hakkın özüne,
anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve laik Cumhuriyetin
gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz. Yine Anayasa’nın 15. Maddesi Temel hak
ve hürriyetlerin kullanılmasının durdurulma kriterlerini belirlemiş ve “ölçülülük
ilkesine” vurgu yapmıştır. Eğitime yönelik getirilen bu sınırlamalar, hakkın özünü,
ölçülülük ilkesini ve demokratik toplum düzeninin gerekleri kriterlerini ihlal
etmektedir. Depremin yaralarını sarmak ve eğitimi de gerektiği şekilde devam
ettirmek mümkündür ve her ikisinden de vazgeçemeyiz.
Öğrencilerin en temel hakkı olan eğitim ve barınma haklarını ellerinden alan sorunlu bir
karar ile karşı karşıyayız. Bir sorunu çözmek için başka bir alanda sorun yaratmak bu
olsa gerek. Diğer olasılıklar denenmeden üniversiteleri uzaktan eğitime geçirmek ve
öğrencileri yerinden yurdundan etmekle, sadece yeni mağdurlar yaratılmış olacaktır.
Uzaktan eğitimin çözüm olmadığı, eğitimin kalitesini düşürdüğü pandemi sürecinde
görüldü. Okullar, sadece bir öğrenme yeri değil, sosyal ve duygusal gereksinimleri
karşılama mekanlarıdır. Öğrencilerin özellikle bu acılı süreçte okullarına, arkadaşa,
öğretmene, danışmana, sosyalleşmeye, etkileşim ve paylaşıma gereksinimi vardır.
Pandemi sürecinde öğrencilerimizin büyük çoğunluğunun internet ve bilgisayara,
dolayısıyla uzaktan eğitime erişme olanağının olmadığı fark edilmiştir. Pandemi
sürecindeki uzaktan eğitimi de sayarsak, bu sene mezun olacak gençlerimiz sadece 1,5
yıl üniversitelerine gitmiş olacak… Zaten çeşitli sorunlarla boğuşan, bilimsel niteliği
düşen üniversitelerimize büyük bir darbe daha vurulacak... Bu, aynı zamanda bir
kuşağı kaybetmek demektir. Yapmayın!...
Yurtlarından faydalanmak için üniversiteleri uzaktan eğitime zorlamak, depremzedeleri
yerleştirmek için her yol denenmiş ve başkaca bir yol kalmamış olsaydı anlaşılabilirdi.
Elbette ki insanların aç ve açıkta kalmaması önceliklidir. Ancak yaşadığımız ve
gördüğümüz tabloda depremzede vatandaşlarımızı yurtlardan daha iyi ağırlayacak nice
otel zincirleri, kamu kurumları ve misafirhaneleri, boş TOKİ evleri, yazlık tatil siteleri ve
konutlar, kamu kampları boşken, KYK yurtlarını ve üniversiteleri boşaltmak… Zaten çok
aksamış olan eğitime ara vermek… Bu karar, eğitim sistemimize, gençlerimize ve
ülkemizin geleceğine maliyeti ağır olan bir karardır.
Güvenli bölgelerde okullar, üniversiteler ve kamu yurtları öğrencilere açık
tutulmalıdır. Eğitim öğretim çok önemlidir ve uzaktan eğitimle olmaz. Pandemi
döneminde hatta savaş ortamında bile eğitime ara verilmediğinin güncel örnekleri
mevcuttur.. Büyük gücümüz olan gençlerimizin eğitimi ve ruh sağlığı gözetilmelidir.
Depremzede çocuklarımızın, gençlerimizin eğitimi ve ruhsal durumları da
üniversitelerin açık olmasını gerektirmektedir. Depremden etkilenen bölgelerde
üniversiteler kendi çözümlerini üretebilir. Kademeli öğretime geçiş, geçici kampüs ve
başka bölgelere yatay geçiş, zarar görmeyen illerdeki üniversitelerin, depremde zarar
gören üniversite öğrencilerini gittikleri kentlerde konuk öğrenci olarak kabul edip
eğitmesi gibi uygulamalar mümkündür.
Öte yandan öğrencilerimize başka bir barınma olanağı sağlamadan, evlerine dönüş
olanağı yaratmadan apar topar yurtlarından çıkartmak, afet yönetimi değildir, yeni
mağduriyetler yaratmak demektir. Çalışarak okuyan, barınma sorunlarına zar zor
koşullarda kavuşan, zor şartlarda ev tutup kira ödeyen gençlerimizi yerlerinden
yurtlarından bir de eğitimlerinden etmek, 2023 yılı Türkiye’sinin çözümü olamaz.
Unutulmamalıdır ki, Depremlerin yıkımı, ancak bilimle, eğitimle engellenir…
Bu yanlış karardan dönülmesini talep ediyoruz
Yeni Kuşak Köy Enstitülüler Derneği Genel Merkezi ve Şubeleri