Prof. Dr. Adil Türkoğlu Kent Enstitüleri Mayıs 2004 S.3

Türkiye 1950 sonrası göç olgusuyla tanışmıştır. Nüfusun artması, tarımda makineleşmenin yaygınlaşması, sanayileşmenin başlaması nedeniyle kırsal kesimden kentlere göç başlamıştır. Göç olgusu 50 yıldır devam etmektedir.

Kırsal kesimden kente göç edenler bir denk örtü, bir denk kapkacak kente gelmektedirler. Genellikle hemşehrilerinin yanına yerleşen bireyler, varoşları (gecekondu bölgeleri) oluşturmakta ve genişletmektedir. Gecekondu bölgelerinde yaşam biçimi, yeniliğe kapalı, geleneksel, taklitçi ve değişime karşı  bir  dirençtir.

Geleneksel yaşam biçimi, "köylü yaşamın" devamıdır. Kerpiçten, briketten, eski tahtalardan gereksinimlere göre değil de sığınmak için yapılan evler, elektrik yok, su yok, kanalizasyon yok, yol yok şeklindedir. Çevre düzenlenmesi düşünülmemiştir. Pislik temizlik anlayışının ne olduğu belli değildir. Dini geleneklere sıkı sıkıya bağlılık vardır. "Temizlik imanın yarısıdır" deniliyor ama davranışa dönüştürülmemektedir. En önemlisi az eğitimli bireyler sadece okuma yazma bilmektedir. İlköğretim  bitirilmiş ya da terk edilmiştir.

Kadın ikinci üçüncü sınıf vatandaştır. Hep susan, dayak yiyen, horlanan, çocuk doğuran bir anadır. Kimi evlerde dışarı çıkarılmayan, kimi evlerde gündelik işlere yollanan, yorgun hasta derdini kimseye anlatamayan bireydir. Hiç eğitimsiz kadın, "öyle olması gerekiyor" diye bilmektedir. Hemşehrilerinin yanında  ev yapmaları nedeniyle birbirlerini eğitecek bilgilerden de yoksun bulunmaktadır. Belediye ve diğer Devlet kuruluşları suç işlemenin dışında bu semtlere az uğradıkları için uyarıcı eğitim bu nedenle verilmemektedir. 

Çocuklar ilköğretime gönderilmemektedir. Ailenin parasal olanaklarına göre kardeşlerden biri ikisi okula devam ederken, biri ikisi devam edememektedir. Okula devam etmeyen çocuklar  böylece suç makinesine dönüşmektedir. İş ve meslek sahibi olamayan bu çocuklar, geleceğin en büyük tehlikeleridir. 

Erkekler, eğitimi kahvede hemşehrilerinden almaktadır. Birbirlerinin yanında meslek öğrenmeye çalışmakta, doğramacı, kalıpçı, fayansçı olmaktadır. Eve para getirmeye çalışan babayı, çocuğunun, karısının eğitimi ilgilendirmemektedir. Eğitim olgusunun farkında değildir ve attın mı iki tokat çocuk adam olur, "basarsın sopayı kadın dediğini yapar düşüncesi" egemendir.

Toplumumuz artık 1940’ların toplumu değildir. 1960 sonrası gençler geleneksel değerlere karşı çıkmaktadır. Eğitim sistemimiz ve yetişkinler, gençlerin karşı çıktıkları bu değerlerin belirli ölçüde nasıl kazandırılacağını düşünmektedir.

Sorunlar; yetişkinler, gençler, öğrenciler, öğretmenler ve veliler arasındaki uyumsuzluğu artırmaktadır. Toplumumuz ana babaların ve gençlerin nerede ve nasıl eğitileceğini bilememektedir. 15 milyon öğrencisiyle 5 bireyden 1’inin öğrenci olduğu ülkemiz hem sayısal sorunlarla, hem niteliksel sorunlarla karşı karşıyadır. Üniversitemizi ziyaret eden bir yabancı profesör "Türkiye büyük bir ülke. 15 milyon öğrenci sınıflara giriyor, çıkıyor. Bu durum bile başarıdır" demiştir.  Ülkemiz 6 büyük olgu karşısında eğitim sistemini (örgün-yaygın) yenilemek zorundadır. Demokratizasyon, kent yaşamı, kollektif çalışma, para, makine, küreselleşme...  Geleneksel genel kültür bu değerleri inkar etmektedir. Toplum çalkalanmaktadır. Hızlı toplumsal değişmenin arkasında kalınmıştır.

Geleneksel eğitim kurumları rollerini yerine getirememekte; televizyonlar, tarikatlar ve bilmediğimiz başka kuruluşlar eğitim rolünü olumsuz olarak gerçekleştirmektedirler. Altı büyük olgu karşısında eğitim sistemimizde yeni modeller geliştirmek zorundayız.

Demokratizasyon: Görünürde herkes demokratizasyon taraftarıdır. Ama her kuruluş bu kavramı aynı içerikte düşünmemektedir.

Kent yaşamı: kentlere yoğun göç vardır. 1998 verilerine göre 7 ilimiz toplam nüfusun yüzde 30’unu barındırmaktadır. Sayılar gösteriyor ki 2010 yılında kent nüfusu yüzde 80-82’lere çıkacak, kırsal kesim yüzde 10-20’lere düşecektir. Kentlerin önemli sorunları altyapı, mesleksel eğitim, sağlık hizmetlerinin yetersizliğidir. Okula gidemeyen, okuldan kaçan, bir meslek edinemeyen çocukların varlığı; kentleşmenin yarattığı bir olgudur. Kente göç eden ailelerde kadınların sorunları daha ağırdır.

Varoşlarda erkekler dışarıda çalışmakta, kadın eve kapatılmaktadır. Hemşehrilerle bir arada yaşama düşüncesi nedeniyle kültürlenme olgusu gerçekleşememektedir. 

Varoşlarda daha çok güvencesiz geçim, işsizlik, geçim kaynaklarının yarısını işgal eder. Bu grupta amelelik, seyyar satıcılık gibi işler ağırlık kazanır. Nitelikli işte çalışanların sayısı azdır.

Kadın köy yaşamını kente taşımaktadır. Sorunlar artmakta yeni sorunlar oluşmaktadır. Doğurganlığı yüksek olan kadın, hiç eğitim almaması nedeniyle çocuk yapmayı beslenme olgusu kabul ederek her yıl doğurmak zorunda kalmaktadır. Çocuk bakımı ve beslenmesi, çevre düzenlemesi, aile planlaması, deterjan kullanımı gibi konuları hiç öğrenememektedir.

17 Ağustosta yaşadığımız deprem felaketi, su baskınları ve ekonomik bunalımlar halkımızın kent yaşamına hiç hazırlıksız olduğunu göstermektedir.

Para: Medya sürekli  para ile ilgili haberler  vermektedir. Bir İsveç eğitimcisi paranın, harcamadan önce nasıl kazanılacağının öğretilmesini savunur. 

Kollektif Çalışma: Bir kişinin çalıştığı işyerleri bir işin çok eleman tarafından yapıldığı iş yerlerine dönüşmüştür. Ekip çalışması yeni kuralları zorunlu kılmaktadır. Her birey sistemin bir parçası olup parçalar bütünü oluşturmaktadır.

Makine: Mutfaklardan fabrikalara makine yaşama girmiştir. Herkes makine kullanmasını öğrenmektedir. Makinenin daha sonrası otomatizasyonun yaşamdaki etkinliğidir.

Küreselleşme: Büyük ve küçük iki anlamda kullanılmaktadır. Büyük anlamı; iletişim ve bilgi alanında yaşanan teknolojik devrimin insan ve toplum yaşamını güçlü bir şekilde etkilemesidir  ve böylece ticari düşüncedeki büyük değişimdir. Küçük tanımı ise globalizmin uluslar arası ve ticari alanda nasıl işlediğinin bilgisidir.

 

Varoşlarda Durum

Erkekler bir işte çalışmakta, mesleği olmadığı için her işten anlayan, niteliksiz işçi durumuna düşmektedir. Eğitim verilmemesi nedeniyle sıvacı, boyacı, karocu gibi eğitim isteyen meslekler hemşehrilerinin yanında kısa süreli çıraklıklarla  öğrenilmektedir. Kentlerde binalardaki düzensizlik biraz da yetişmiş eleman eksikliğinden  kaynaklanmaktadır.

Hızlı nüfus artışı, eğitimsizlik, düşük gelir, mesleki eğitimin olmaması, beslenme yetersizliği, sağlık hizmetlerinin eksikliği, kentleri yaşanmaz duruma getirmektedir.

Varoşlardaki çocuklar ve gençler, yanlış bir eğitim sistemi içinde, meslek öğrenmeden okul çağlarını geçirmektedirler. Dar, apartman tipi, atölyesi, laboratuarı olmayan binalara okul tabelası asarak çocuklar ve gençler eğitilemez. Aralarında liseyi bitirebilenlerin çoğu üniversite kapılarından dönmekte hiçbir mesleki bilgi ve becerisi olmadığı için işsizler ordusuna katılmaktadır.

Varoşlardaki nüfusun çoğunluğu ilkokul mezunu ya da okuma-yazma bilmemektedir. Derslikler yetersiz, okullar çevre ve gürültü kirliliği altındadır. Bu olumsuzlukların yanında anne, babaların resmi nikahlarının olmaması, nedeniyle eğitime başlayamamış ya da başlamış ama diplomaları olmayan çok sayıda çocuk vardır. Hızlı nüfus artışı ve göç nedeniyle okul öncesi eğitim çok önemli olmasına karşın hemen hemen hiç yoktur. 

Varoşlarda yaygın eğitim hiç yoktur. Kamu suç işlenince ne olup bittiğinden haberi olmaktadır.

Kente göçle birlikte oluşan uyum sorunları ve toplumsal değişme de eklendiğinde kentler yoğun bireysel ve ailesel sorunlarla karşı karşıya  kalmaktadır. Rehberlik, yeterli koruma hizmeti, destek ve ilgi de olmayınca kent köyler oluşmaktadır.

 

NE YAPILMALI

Kent Enstitülerinin amacı; büyük kentlerde ve ilçelerde (İskenderun, Nazilli) yaşayan yerli ve göçle gelen nüfusun özellikle çocuk, genç ve kadınların sosyal ve ekonomik gereksinimlerinin saptanarak bir meslek sahibi yapılması, üretim faaliyetlerine katılması, eğitilerek topluma kazandırılmasıdır.

Ülke düzeyinde varoşlarda sosyal ekonomik bakımdan yoksulluk içerisinde olan, okuma, yazma bilmeyen meslek sahibi olmamış nüfusun eğitim gereksinimlerini saptamak bu gereksinimlere göre eğitim merkezleri açmaktır.

 

KENT ENSTİTÜLERİNİN AMAÇLARI

1. Eğitim gereksinimlerinin saptanması,

2. Meslek ve beceri kazandırma kurslarının açılması,

3. Sağlıklı yaşam düzeyini yükseltmek için koruyucu sağlık alt yapısını oluşturmak, sağlık taramaları yapmak, tedavi merkezlerinin işler hale getirilmesi,

4. Açılacak kent eğitim merkezlerinde  sosyal ve kültürel çalışmaların olması,

Yukarıdaki amaçların gerçekleştirilmesi için sürekli alt projelerin uygulamaya konması amaçlanacaktır.

 

KENT ENSTİTÜLERİNİ GERÇEKLEŞTİREN VE UYGULAYAN BİRİM

Her ildeki valiliğe bağlı Kent Enstitüleri yönetimi yasal işlemleri, kamu kuruluşlarının eşgüdümlenmesi ve projelerinin uygulanmasını sağlayacaktır. 

Kent Enstitülerinde il sosyal hizmetleri müdürlüğü, milli eğitim gençlik ve spor müdürlüğü, belediyeler başta olmak üzere tüm öbür kurumlar destek verir, görevlendirilebilir. Değişik örgütlenme  modelleri denenebilir, geliştirilebilir. Bina araç, gereç ve kentlerdeki okullar akşamları, Cumartesi, Pazar ve tatil günleri kent enstitülerine verilebilir. Aynı sorun personel içinde geçerlidir. Kentlerdeki tüm personelden yararlanılabilir. Kentlerimizdeki resmi ve özel çocuk yuvaları, kulüpler, Halkevleri, Halk eğitim müdürlükleri, dispanserleri, sağlık ocakları, ilk ve orta dereceli okullar, devlet tiyatroları iyi bir eşgüdümlemeyle enstitülerin amaçlarını gerçekleştirecek merkezler olabilirler.

 

AMAÇLANAN KİTLE

• Sokakta çalışan çocuklar

• Sokakta yaşayan çocuklar

• Eğitimsiz kızlar, anneler

• Eğitimsiz, işsiz gençler

• Eğitimsiz, işsiz yetişkinler

• Yetersiz koşullarda yaşayan kötü alışkanlıkları olan çocuklar

 

ENSTİTÜLERİN ÇALIŞMA SİSTEMİ

Her proje için gönüllü ve görevlendirilecek bir uzman görev yapacak (eğitim, sağlık projeleri gibi).  Konu uzmanı ana proje kapsamında alt projelerin eşgüdümünden sorumlu olacaktır.

Geliştirilen projeler görevlendirilen ve görevli "kurs sorumluları" tarafından yönetilecektir. Kursların başarı ile tamamlanması için yönetsel ve parasal gereksinimler kurs sorumluları tarafından ana proje başkanına iletilecektir.

Alt proje yürütme sorumlularınca belirlenen ve ana proje sorumlularına iletilen gereksinimler Kent Enstitüleri Yönetim Kurulunca karara bağlanacaktır.

Kent Enstitülerinin açılmasıyla birlikte araştırmalarla, anket, gözlem, bilgi formları, kaynak kişilerle görüşme yöntemleri kullanılarak;

• Ailelerin yaşadıkları mahalleye ilişkin her türlü istatistiki verinin toplanması,

• Ailelerin hanelerine ait özellikleri, alışkanlıkları, beklentileri ve sağlık durumlarını sorgulayan bilgi formlarının dağıtılması ve toplanması,

• Mahallelerin kent enstitülerine karşı güvenlerinin geliştirilmesi ve çalışmalara katılımlarının sağlanması,

•  Mahalle halkının öz kültürel değerlerinin incelenmesi ve çalışmalarda göz önünde bulundurulması.

 

İZLEME VE DEĞERLENDİRME

Ana projeler ve alt projeler üçer ya da altışar aylık dönemler halinde Milli Eğitim Bakanlığı Kent Enstitüleri Genel Müdürlüğü ve illerde bulunan kent Enstitüleri yönetimleri tarafından izlenecektir.

Her projenin bitiminde çok yönlü değerlendirme raporu hazırlanacaktır.

 

Sonuç

Kent Enstitüleri demokratik, insan haklarına saygılı bireylerin yetişmesine, kentsel toplum kalkınmasının gerçekleşmesine katkıda bulunacaktır.

Kent Enstitüleri kurulmazsa bu görevleri başka kurumlar yüklenecek, çağdışı oluşumlar toplumuzda derin yaralar açacaktır. Demokratik, laik, bir mesleği olan özgür, yaratıcı, kendine güvenen  yurttaşlar yetişemeyecektir.

EKLER

 

Kısaca YKKED

“Bizler, Cumhuriyetimizin en önemli eğitim projesi olan Köy Enstitüsü çıkışlılarının, kurucularının, çalışanlarının yakınları olarak yan yana gelip.