ÇEDES’i Etkisiz Kılmak İçin…

ÇEDES’i Etkisiz Kılmak İçin…

İlk yazımızda tek adam rejiminin ÇEDES adlı proje ile imam, vaiz, Kur’an kursu hocalarına okullarda “değerler eğitimi” verdirmesindeki uzak ve yakın amaçlarına dikkat çekmiştik. Bu yazıda ise ÇEDES projesinden yola çıkarak, ilerici demokrat güçlerin karşı hedef ve amaçlarının ne olması gerektiğine değinmek istiyorum… Bir düşünün; devletin tepesinde ekonomiden yargıya ve eğitime kadar her konuda karar vermeye kalkışmış ama başarısız kalmışsın, ucube sistemle çağı yakalama şansını yitirmişsin. Ücretler güdük kalırken fiyat artışı dizginlenememiş, işsizlik ve pahalılık yaşamı dayanılmaz kılmış… Öne sürdüğün tüm ekonomik çözüm önlemleri kısa sürede iflas edip sonuçsuz kalmış. Yani ekonomide dikiş tutturamamışsın… Her otoriter baskı rejimi gibi, ülkeyi ve halkı çağdaş dünyadan uzak tutacak, zorbalığa dayalı bir yapılanmaya doğru sürükleyeceksin! Sonra da içinden çıkılmaz hale getirdiğin eğitimdeki sorunları ÇEDES projesi ile din eğitimini yaygınlaştırarak çözmeye kalkışacaksın… Sıkışmışsın, ne yapacağını bilemez durumdasın… Böyle bir denklemde ÇEDES adında bir projeyle sahneye çıkıyorsun… Ne yapacaksın? Dikkatleri bir anda okullara “değerler eğitimcisi” sıfatıyla gönderilen imam, vaiz, Kur’an kursu hocasına çektin mi tartışma başlar… Tartışma bir anda laiklik yanlıları ile siyasal İslamcıların çatışmasına dönüşür, böylece bir taşla iki kuş vurulur. İflas eden ekonomi yerine laik eğitim gündeme taşınarak saldırı nesnesine dönüştürülür… Böyle bir politika ülkeye huzur ve dirlik getirir mi? Amaç toplumu, ulusu bölmeyi ve çatışmayı, gerginlikleri körüklemek olunca huzur ve dirliğin bir anlamı kalmıyor…

* * *

Üretim sonucu değer yaratmak, yaşamda karşılığı olan en önemli eylemdir.. Değer yaratılmadan değerler eğitimi yapılamaz. Protokole göre, ÇEDES’i uygulayacağı belirtilen din görevlileri üretimden, gerçek hayattan ve değerlerinden uzaktır. Bu görevlilerin vereceği değerler eğitiminin çocuklarımıza kazandıracağı hiçbir şey yoktur, olamaz! Ezbere dayalı, kuru bilgi olarak verilecek sözde değerler eğitiminin varacağı son nokta biat kültürüdür. Bizce sorunun çözümü, çocuklarımızın günlük hayatın içerisinde gerçek bir iş içinde, üreterek eğitim yapması, iş üretirken kendisini yeniden yaratması ve işini daha iyi yapacak şekilde yetkinleşmesidir. Bugün tarihin sınavından başarıyla geçmiş böyle bir model vardır ve bu Köy Enstitüsü eğitim sistemidir. Köy enstitülerinde uygulanan eğitim modeli yarışmacı değil dayanışmacıdır, öğrenciyi özgürleştiricidir ve üretime dayalıdır. Öğrenci işi yaparken eleştirilebilir, kendisi de işin ve eğitimin yürütülmesinden sorumlu olan yöneticiyi, öğretmeni eleştirebilir… Öğrenci işin nasıl yapılacağı üzerine düşüncesini özgürce açıkladığında ve görüşleri dikkate alındığında; bu durum bilgisini artıracak, özgüvenini güçlendirecek ve kişiliğini geliştirecektir. Üretici eğitim modelinde, tarlada, atelyede, sınıfta roller değişebilir; öğretmen, öğrencisinden de öğrenen bir konumda olabilir. Sınıf demişken, Köy Enstitülerinde dört duvar arasındaki bir odadan söz etmiyoruz. Enstitülerde sınıf her yerdi… Ziyaret edilen bir köy, tarla, bahçe, atelye, derslikler, orman, antik kalıntılar, tarihi yerler birer sınıftı... Resim, biyoloji, tarım, coğrafya vb. dersler doğada, açık tertemiz bir ortamda gerçekleştirilirdi… Öğrenciye estetik duygusu ve sağlık kazandıracak resim, müzik, spor, halk oyunları, tiyatro gibi dersler eğitimin yardımcı değil temel araçlarıydı… Bir tiyatro sahnesine gereksinim yoktu, oyunlar her alanda sahnelebilirdi… Oyunu öğrenci yazar, sahneye koyar, oynardı… Halk oyunları ve müzik gündelik yaşamın her anını süslerdi… Süt sağan, toprağı belleyen, harç karan, mala tutan eller, piyano tuşlarında, mandolin tellerinde de aynı duyarlılıkla gezinirdi…

* * *

Bu güzellikler üzerine sayfalar dolusu yazabiliriz, çünkü gerçekti ve yaşandı ancak bu kadar yeter deyip günümüze gelelim. Eğitimi bu kafayla ve modelle sürdürürsek gelecek kuşaklarımız uluslararası toplumda saygın bir yere sahip olamaz, bilimde, kültürde, sanatta ve spordaki büyük yarışta başarı sağlayamaz… Bilim üretimi ve teknoloji kullanımında, ülkemiz insanı basit bir tüketici olarak küresel kapitalizmin pazarı olmaktan kurtulamaz… Ne yapılmalıdır? Köy Enstitüleri eğitim sistemi ütopik bir geçmişe özlem duygusunun çok ötesinde; bugün hala ülkemizin eğitim yoluyla sosyal siyasal düzlüğe çıkışının anahtarı olmayı sürdürmektedir. “İş insanın hem miyarı hem mimarıdır.” diyen İsmail Hakkı Tonguç’un izinden gidilerek iş ve meslek eğitimi temelli eğitimbilim modeli örnek alınmalıdır. Hurafelere, dogmatik düşünceye dayalı ÇEDES gibi çağımıza ve yaşama ters düşen, uyduruk projelerle zaman ve kaynak savurganlığına son verilmelidir. Cumhurbaşkanlığı seçimi sonrasında çok olağanüstü bir gelişme olmazsa uzun bir yenilgi dönemi yaşayacağız ve buna hazırlıklı olmalıyız. Bu dönemde yapabileceğimiz en önemli şey, Cumhuriyet devriminden elimizde kalan mevzileri korumak için uzun soluklu bir mücadeleye hazırlanmaktır. Cumhuriyet ve demokrasi için olabildiğince en geniş ittifakı oluşturulmak için ilkeli ve kararlı bir çalışma yürütmeliyiz... Laikliğin savunulması konusunda siyasi partilerin daha cesur muhalefet yapabilmeleri için tüm laik kesimlerin bir arada bulunabileceği en geniş mutabakatı sağlamalıyız. Laik eğitim ve yaşamdan yana olan her kesimi kucaklayacak bir program etrafında kendi özelimize ilişkin hiçbir talebi öne çıkarmadan hareket etmeliyiz. Başka şansımız yok. Muhalefetin seçim sonrası içine düştüğü moral bozukluğu ve birbirlerine yönelik suçlamaları bir an önce geride bırakabilmek için demokratik kitle örgütleri, sendikalar, meslek odaları ve sivil toplum kuruluşlarının en temel ortak kaygısı olan “Laik Eğitim, Laik Yaşam” çervesinde kenetlenerek örgütlü gücünü göstermesini sağlamalıyız… Bunu biz yapamazsak yaşam bize dayatacaktır. Ancak her şeye karşın yine biraraya gelemez ve sürece müdahele edemezsek kaybedeceğimiz geleceğimiz ve güzel ülkemiz olacaktır.

 * * *

2023 Cumhurbaşkanlığı seçimi ülkemiz açısından gerçekten de kazanılabilecek son seçimdi diyebilirim. Tüm olanaklar, koşullar muhalefetten yana görünüyordu ancak kaybedildi. “Umudumuzu koruyalım, aslında yenilmedik, iyi oy aldık!” türünden açıklamalar kendimizi aldatmaktan başka anlam taşımıyor. Gerçekçi olalım, bu gerekçeler içinde bulunduğumuz durumu açıklamaktan çok uzak olduğu gibi, bizim açımızdan yeniden kazanma sürecini yaratması da olanaksızdır. Bugüne kadar olan eylem ve söylemlerimizi yineleyerek sonuç alacağımızı düşünmek en hafif deyimli saflık ve aymazlık olur. Bugüne kadar yaptıklarımızdan çok daha yürekli, kararlı ve zorlu bir yürüyüşe hazırlanmalıyız.

* * *

ÇEDES’e karşı yapılan ilk eylemlere baktığımızda, farklı ve birbirine güven duymayan yapılanmaların olduğunu görmekteyiz. Gelinen bu aşamada dahi iktidarın istediğini aynen yapmaya devam eden siyasi partilerin yaptığı muhalefete paralel olacak şekilde hareket edildiği, Laik kesimlerin kaygılarının karşılanmadığını görüyoruz. Laik eğitimden yana olan birçok örgütün bir araya gelemediğini gözlediğimizde aymazlığın devam ettiğine, kendisini korumak adına ucuz söylemlerle hareket edildiğine ve son derece kötü bir başlangıç yapıldığına tanık oluyoruz… Sonuç olarak hepimiz en temel ortak değerimiz laiklik ve çocuklarımızın geleceği konusunda bugüne kadar olduğundan çok daha fazla özveride bulunarak gerçekten gönül birliği içinde, sürekli bir eylem ve söylemle, asla hiç kimseyi dışlamadan halkımızı sürekli uyararak onlara, onlar için iyiyi ve güzeli göstererek bugün değilse ne zaman diyerek bir arada olacağımız belki de son noktadayız. Uzun soluklu yürütülecek bu mücadele hattında, görüş ve düşüncemizde ödünsüz olduğumuz kadar, uygulamada da bir o kadar esnek olmamız gerekmektedir. Bu nedenle yapılacak eylemlerde bileşenlerimizi en geniş halk yığınlarını kapsayacak şekillere dönüştürmeliyiz. Ya şimdiye kadar bilmediğimiz bir yolu bulacağız, ya da yeni bir yol açacağız

 

                                                                                                                                                                                                                                                             Gökhan Bal

 

Kısaca YKKED

“Bizler, Cumhuriyetimizin en önemli eğitim projesi olan Köy Enstitüsü çıkışlılarının, kurucularının, çalışanlarının yakınları olarak yan yana gelip.