İçinde bulunduğumuz süreç, Sandık Demokrasisi:
Köy Enstitüleri, ikinci emperyalist paylaşım savaşının sürdüğü yıllarda uygulanabilmiş, ancak savaşın sonucunda Türkiye’nin batı blokunda yer alması nedeniyle dış koşulların ve üretim ilişkilerinin gelişmesinin geciktirilmesi nedeniyle iç koşulların baskısıyla 1946’da fiilen 1954’te ise resmen kapatılmıştır. Özellikle 1990’lı yıllardan itibaren küresel kapitalizmin dünya piyasalarına tam egemenliğini ilan etmesi, piyasacı politikaların siyasi yapıları etkisi altına alması, dönüştürücü ve devrimci bir değişim hareketi olarak Köy Enstitüsü kazanımlarını günümüze taşıyacak koşulları son derece zorlaştırmıştır.
Küresel kapitalizmin egemenliği altındaki ülkelerde en yaygın yönetim biçimi liberal, demokratik parlamenter sistemdir ve yasama, yürütme ve yargının bağımsız olduğu ilkesine dayandığı iddia edilir, farklı ülkelerde değişik düzeylerde uygulanır. Biz bu sistemi kısaca sandık demokrasisi olarak tanımlayacağız. Ülkemizde yürütmeden yargıya ve yasamaya uzanan tek adam otoritesine ve egemenliğine dayalı sistem ise, sandık demokrasisine dahi son derece uzak olduğu için bizlerin işi daha da zorlaşmaktadır.
Kapitalist sistemin sandık demokrasisi, gün içinde dahi kararları değişebilen insanın seçimde kullandığı oyla dört ya da beş yıllık bir süre için belirlediği yönetimin kararlarına uyması şeklindedir. Bu sandık demokrasisi, yoksul ve yoksun bırakılmış, derin yapılanmaların iletişim araçları ile yapacağı her türlü manipülasyona açık, ırkçı, milliyetçi, mezhepçi kışkırtmalarla birbirlerine düşman edilmiş insanların oyuyla belirlenmektedir. Ne tuhaf bir durumdur ki, yönetenleri belirleyen bu sandık demokrasisi aynı zamanda muhalefeti de belirlemektedir…
İsmail Hakkı Tonguç’un neredeyse seksen yıl önceki; yalanlarla serseme çevrilmiş, eğitimsiz ve bilinçsiz geniş halk kitlesinin seçim sandığına attığı kâğıdın ancak “demokrasicilik oyunu” olduğuna ilişkin saptaması ne kadar yerindedir...
İstemimiz ne olmalıdır, Gerçek Demokrasi:
Biz nasıl bir demokrasi istiyoruz? Gerçek demokrasiye giden yolu nasıl döşeyeceğiz? Cumhuriyet tarihimizde örnek olacak bir deneyim yaşanmış mıdır?
Günümüzde, gerçek bir demokrasi için halkın sandıkta siyasi tercihini bilinçle yapması da yetmez, etkin ve eylemli katılımı da gerekir.
Ülkemizin yakın tarihinde gerçek bir demokrasiye giden yolda en büyük deneyim Köy Enstitülerinde
uygulanmıştır.Gerçek demokrasinin temel ilkelerinin başında özgürlük, eşitlik ve kardeşlik gelir.
Köy Enstitülerinde bu ilkeler, haftalık gerçekleştirilen Cumartesi toplantılarında, yönetici, öğretmen, öğrenci, enstitü çalışanı arasındaki ilişkiler eşitlenerek eleştiri ve özeleştiri ortamında sağlanmıştır. Yine bu toplantılarda herkesin hesap verebilir olması, yapılacak işlerin uygulanmasına ilişkin tartışmaya herkesin katılması, görüş bildirmesi ve planlamanın oydaşmayla gerçekleştirilmesi ilkelerin günlük hayatta karşılığının bulunması açısından çok önemli bir başka ilkedir.
Enstitülerde öğrencilerin gerçek bir işle ve iş içinde yaparak, yaşayarak her türlü zorluğu aşacak şekilde yetiştirilmesi, üretimden paylaşıma kadar her aşamada herkesin söz ve karar alma süreçlerine katılması, abla-abi- kardeş ilişkilerinin yaratılması ve yaşatılması, dayanışma temelinde iş bölümünün yapılması kişilikli, nitelikli ve bilinçli insanı yaratması ilkelerin yaşama geçirilmesini sağlamıştır.
Biz bugün Köy Enstitülerinde uygulanan ve yukarıda anlattığımız ilkelerin hayata geçirilmesinin yanında kişinin özgürlük alanlarının daha da fazla genişletilmesini öneriyoruz. Yurttaşların kendisini özgürce ifade edebilecekleri, yeteneklerini sakınmadan, korkmadan ortaya koyabilecekleri geniş özgürlük alanlarının yaratılmasını istiyoruz. Eğitim, Sağlık ve Tarım uygulamalarında söz sahibi olmak istiyoruz. Köy Enstitülerinde 1940’larda uygulanan özgürlükçü, eşitlikçi yaşam biçiminin genişletilerek gündelik yaşamımıza aktarılmasını istiyoruz. Bunu nasıl gerçekleştirebiliriz.
İktidarı ve muhalefeti ile sandık demokrasisinin belirleyici olduğu günümüzde bu isteklerimizi, amaçlarımızı nasıl gerçekleştirebiliriz, özgürlük anlayışımıza uygun yaşamımızı nasıl geliştirebiliriz? Yanıtını aradığımız sorular bunlardır.
Var olan sandık demokrasisinin uygulandığı bu sistemde yeni bir demokrasi anlayışını gündeme getirmek ve hepimize bir şekilde sinmiş olan bu sistemden kurtularak, yukarıda kısaca belirttiğimiz bizim gerçek demokrasi anlayışımıza uygun yeninin ilk nüvelerini yaratacak ortamı ve yeni insanı nasıl yaratacağız. Bu insanı yaratmak bugün Köy Enstitülerinin hayata geçirildiği dünden daha zordur, çünkü bugün kapitalizmin ulaşamadığı coğrafya ve insan kalmamıştır.
İşe nereden ve nasıl başlamalıyız, SEÇİLİ YEREL YÖNETİM İLE İŞ BİRLİĞİ:
Bu zorluğu aşabilmek için sorunların tespitinden çözüm önerilerine, işin planlanmasından yapılmasına kadar geçen her aşamada özgürce tartışmaların yapılabildiği özgürlük alanlarını yaratmakla işe başlayabiliriz.
Gerçek demokrasi talebini gündeme taşıyacak ve kişinin kendisini gerçekleştirebileceği özgürlük alanlarında küçük birimlerde yapılacak ilk uygulamalar ve ilk zorluklar hayatın içerisinde denenebilir. İşin ilk aşamasında dikkat etmemiz gereken ise, sandık demokrasisinin tanımladığı ve kontrol ederek içselleştirdiği yapıların dışında (sendika-siyasi parti, demokratik kitle örgütü, dernek ve sivil toplum örgütleri) işe dayalı, iş içinde sınanarak kişiliğini ve davranışlarını geliştiren, dayanışma kültürü ile beslenen özgürlük alanlarını koruyacak ve geliştirecek yeni yapılanmaların oluşturulmasıdır.
Köy Enstitüleri o günün ekonomik koşullarında yeni insanı yaratma işine köylerden başlamıştı. Bu o zaman için doğruydu, çünkü hem dezavantajlı bir yapıydı hem de sistemin kısmen kapsama alanı dışında ve imece kültürünün yoğun olduğu yerlerde yaşayan insanlara uygundu. Ancak bugün sistem köyleri de kendisine bir şekilde dahil etti ve artık onlarda bu sistemin parçası haline getirildiler kaçınılmaz olarak.
Bugün ise, sandık demokrasisine karşı gerçek demokrasiye ulaşmak için dayanışmacı iş yapılanmalarının dezavantajlı şehir kenarlarından ve köylerden başlatılması ve zamanla tüm toplumu saracak şekilde genişletilmesi olarak düşünülebilir.
Yıllardır merkezi ve yerel yönetime sinmiş sandık demokrasisi anlayışından acaba en azından başlangıç aşamasında seçili bir yerel yönetim ile ekonomik ve demokratik sorunları çözmek için bir dayanışma yapılabilir mi? İlk aşamada yerel yönetimden alınacak destekle oluşturulan yapılanmalar, zamanla kendi öz gücüne dayanarak varlığını sürdürmeyi amaçlamalıdır. Bu iş birliğine İsmail Hakkı Tonguç’un, “İş insanın hem miyarı hem mimarıdır!” ve “İşi önce kafamızda yapmalıyız, sonra pratikte gerçekleştirmeliyiz ve iş hayatın zorluklarında sınanmalıdır!” sözleri yol gösterici olabilir.
Kişilik eğitiminin bir parçası olarak her yaştan insanın kendisini gerçekleştireceği ve sorumluluk alacağı bu yapılanmalar hemen ve acilen ilk dayanışmacıların özverisiyle kurulmalıdır. İnsanlar bu ortamda kendi sorunlarının tespitini ve çözüm önerilerini en geniş ve açık toplantılarda tartışarak ve işin nasıl yapılacağına karar vererek işe başlamalılar ve işin bitiminde yapılanları ve yapılamayanları tartışarak ve belki de işi yeniden düzenleyerek yeniden yapmalılar. Hatalarını kendilerinin düzeltme olanakları olmalı. Ne yapılacağını hangi eksiklerin öncelikle giderileceğini, kimin ya da kimlerin neye ihtiyacı olduğunu ve öncelikli tespitini ve diğer her şeye birlikte karar verilmeli ve birlikte gerçekleştirilmeli.
Burada dikkat edilmesi gereken şey insanların kendisini gerçekleştirdiği oranda ve o ortamda ilk dayanışmacıların oluşan yapılanma içerisinde erimesidir ve kendi siyasi anlayışına insan kazandırmak için varlığını sürdürmeye çalışmamasıdır. Çünkü amaç gerçekleşme yoluna girmiş ve sandık demokrasisi yerine gerçek demokrasinin ilk insanları türemeye başlamıştır.
Yapılanmaların ve ortamın nasıl daha özgürlükçü olacağına, süreç içerisinde gelişecek özgürlük anlayışına sahip olanlar karar verecektir. İlk Eğitmen Kursunun gerçekleştirildiği gibi bir deneme ortamı sonucunda elde edilecek deneyim zamanla nasıl Köy Enstitüleri şeklinde örgütlendiyse bu ilk yapılanmalarda zamanla tüm ülkeye yayılabilir. Bunun için gerekli olan bilgi, özveri ve işe başlama isteğine sahibiz, sıra anlayışımıza yakın bir yerel bir yönetim ile iş birliği yapmak ve hayata geçirmek zamanıdır.
Şubelerimiz, bulundukları yerelde bu ve benzeri bir yapılanmayı gerçekleştirebilmek için ön çalışmalara şimdiden başlayabilirler. Derneğimizin genel ilkelerine ve bugüne kadar oluşturduğumuz yazılı ilkelere uygun olmak koşuluyla bulundukları yerelde her türlü inisiyatifi kullanarak bu çalışmaları başlatabilirler.
Gökhan Bal