KÖY ENSTİTÜLERİNİN GÜNCEL KARŞILIĞININ YARATILMASI VE YEREL YÖNETİMLER

KÖY ENSTİTÜLERİNİN GÜNCEL KARŞILIĞININ YARATILMASI VE YEREL YÖNETİMLER

a) Enstitü kazanımlarının güncelliğinin saptanması

b) Yerel yönetimlerde uygulama alanlarının saptanması

c) Günümüzdeki yerel yönetimlerdeki çalışmaları değerlendirmek

Giriş

Köy Enstitüleri, Cumhuriyet devrimlerinin, eğitim alanındaki en özgün, en etkileyici ve en çok ses getiren uygulamasıdır dersek abartmış olmayız. Öyle ki, bir bilim adamı olan John Dewey, “Hayalimdeki okulu Türkler yarattı” der. Birleşmiş Milletler Eğitim Bilim ve Kültür Organizasyonu  UNESCO tarafından tüm dünyaya “örnek eğitim modeli” olarak gösterilmiştir. Türkiye’ye özgü, Türkiye’nin bulduğu, yerli ve yabancı eğitim araştırmacılarının tamamının ilgisini çeken orijinal bu örneğin, aradan geçen  bunca yıla rağmen hala konuşuluyor olması, eğitimde daha iyisinin bugüne kadar yapılamamış olmasından  kaynaklanmaktadır.  

Köy enstitüleri, eğitim tarihimizdeki laik, demokratik ve nitelikli eğitimin en özgün kurumu olmasının yanısıra, üretim, paylaşım, dayanışma, kendi kendine yetebilme gibi önemli değerlere dayalı, fikri hür irfanı hür yeni nesil  genç aydın bir kuşağın yetiştirilmesi ve bu genç kuşaklar yoluyla toplumun her kesimine Atatürk ilke ve devrimlerinin ulaştırılmasında sağladıkları katkı ile de yakın tarihimizde önemli bir yer tutmaktadır.

1 Mart 1922’de Büyük Millet Meclisi’ni açarken yaptığı Söylev’inde Mustafa Kemal, Anadolu köylüsünün durumuna ve devletin köylüye karşı sorumluluklarına dikkat çekmekte ve Cumhuriyetin kucaklayacağı öncelikli kitleyi, “ Köylüler” olarak işaret etmektedir.

1 Mart 1923 de TBMM’de yaptığı konuşmada ise “Nasıl bir eğitim?” sorusunu tarifler Atatürk. O’na göre “Eğitim ve öğretimde uygulanacak yöntem, bilgiyi insan için gereksiz bir süs, bir baskı aracı ya da uygarlık zevkinden çok, gerçek yaşamda başarıya ulaşmayı sağlayan, uygulanabilen, kullanılabilir bir aygıt haline getirmektir”.

Sonrasında 26 Ağustos 1924 tarihindeki Öğretmenler Toplantısı’nda “Nasıl bir İnsan” sorusunu “Nasıl bir öğretmen” sorusunun yanıtı ile birlikte vermekte ve şöyle demektedir; “Devrimler, sayın öğretmenler sizin, toplumda ve düşünce hayatımızda yapacağımız devrimlerdeki başarınızla gerçekleşecektir. Hiçbir zaman unutmayın ki, Cumhuriyet sizden fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür nesiller ister”.

Cumhuriyetin hedeflediği fikri hür irfanı hür nesiller, ancak akıl ve bilimin rehberliğinde vücut bulabilir. Cumhuriyetin temeli olan laiklik ilkesinin Anayasa’da yer alması ile, böyle bir kuşağın yetiştirilmesinde gerekli iklim sağlanmıştır. Laiklik ilkesinin Anayasa’da yer alması, demokratik hukuk devleti ütopyasının gereği kapsamındadır aynı zamanda. Bu konuda şöyle der Mustafa Kemal, “Dine bağlı, din ve devlet işlerini bir arada yürütmeye çalışanlara teokratik ülkeler denir; bu çeşit idareler eninde sonunda çökmeye mahkumdur. Bugün dünyada bu şekilde idare edilen devletler, dünyanın en geri kalmış ülkeleridir. Bunun için, laiklik ilkesini Anayasamızın en büyük ilkelerinden biri olarak kabul etmek ve buna dört elle sarılmak gerekir. Türk gençliğini bu ilkenin dışında yetiştirmeye yeltenecek olanlar, bu devlete, bu ulusa en büyük kötülüğü yapmış olanlardır”. 

Bugünkü tabloda çocuklarımız ve gençlerimizin eğitiminin, çeşitli dinsel vakıf ve cemaatlerin okullara girişi ile gölgelendiğini, yoksul aile çocuklarının bu vakıf ve cemaatlerin ağına düştüğünü gördükçe, ne büyük öngörüymüş demekten kendini alamıyor insan değil mi?

Mustafa Kemal’in bu öngörüleri ve düşünceleri, O’nu çok iyi anlayan İsmail Hakkı Tonguç ve Milli Eğitim Bakanları Saffet Arıkan ve Hasan Ali Yücel’in emeğiyle Köy Enstitüleri projesinde karşılık bulacaktır.

Köy enstitülerine, Aydınlanma devriminin çok önemli bir parçası olarak bakmak gerekmektedir. Genç Cumhuriyet, kuruluş yıllarında ortak akılla geleceğini ve ülkenin nasıl kalkınacağını, ilerleyeceğini kurgulamıştır. Bunun en önemli ayağını eğitim oluşturmaktadır. Aydınlanmanın yarattığı Fransız Devrimi ve O’nun etkileri, Avrupa’daki iş okulu tartışmaları, Mustafa Kemal ve Cumhuriyet Eğitim devriminin öngörüleri, İzmir İktisat Kongresi’nde oluşturulan kalkınma hedefleri ve tüm bunların oluşturduğu birikimin ülke koşullarına Tonguç tarafından uyarlanmasıyla Köy Enstitüleri vücut bulur. Bu Enstitüler salt  köye öğretmen yetiştirmeye yönelik bir okulculuk hareketi olmanın çok ötesinde bir düşünce devrimi, çağdaşlaşma, modernleşme, topyekun kalkınma ve  toplumsal dönüşüm projesidir aynı zamanda. 1940 yılında yalnızca %5’inin okuma yazma bildiği  ve nüfusunun %75’inin köylerde yaşadığı bir coğrafyanın 21 bölgesinde kurulan Köy Enstitülerinin ülke dağılımına baktığımızda, Kepirtepe’den Cılavuz’a, Ladik’ten Aksu’ya tam bir fırsat eşitliği haritası görülür. Yepyeni bir toptan kalkınma seferberliği haritasıdır bu. Her bir enstitünün yeri titiz bir şekilde seçilmiş, ülkenin her bölgesinin eş zamanda ve toptan kalkınması hedeflenmiştir.  

Büyük eğitim devrimcisi Tonguç’un, “Canlandırılacak Köy” kitabında tespit ettiği üzere, genç Türkiye Cumhuriyeti’nin kalkınma ve çağdaşlaşma sorununun büyük ayağını Atatürk’ün de işaret ettiği köyler oluşturuyordu. Bu nedenle kalkınmanın, canlanmanın ve dönüşümün köyden başlaması gerekiyordu. Köy enstitüleri tasarımı, eğitmen girişimini, köy ilkokullarını, köy bölge okullarını, köy enstitülerini, yüksek köy enstitüsünü, bunlara bağlı araziler ve üretim birimlerini, işlikleri, atölyeleri, döner sermaye işletmelerini, dayanışma örgütlerini, köy okulları yapımını, ilköğretim seferberliğini, yani milli eğitimdeki yeni bir örgütlenmeyi ve dönüşümü kapsamıştır. Bununla yetinmeyip, makro düzeyde de bir toplumsal ilerlemeyi, çağdaşlaşma ve modernleşmeyi hedefleyen önemli bir toplumsal kalkınma uygulamasıdır. Tonguç’a göre “başarmak için köydeki cevheri keşfetmek” yeterlidir. O’na göre “köy”, “tabiat” ve “eğitim” üçlüsü, köyleri ve ülkeyi kalkındırmak için yeterlidir. Tabi plan, program, strateji, cesaret ve kararlılıkla…Bu projenin başarıya ulaşması için köylerden seçilen yetenekli ve zeki çocuklara karşılaştıkları her sorunu çözebilecek donanım, kalkınma önderliği rollerini yerine getirecek düzeyde bir eğitim verilmiş, kendi köklerinden beslenip evrensele yönelen bu gençler, köylerin ve ülkenin kalkınmasında önemli roller üstlenmiştir. 

İsmet İnönü, Hasanoğlan Yüksek Köy Enstitüsü’nde yol kenarında koyun güden çocukların azıklarında ekmek parçasının yanında klasikleri görünce aradığını bulduğunu ve gelecekten umutlu olduğunu belirtir. Harç karan, duvar ören, tarım yapan, marangozluk ve demircilik yapan, okula su getiren, elektrik üreten, aynı zamanda dünya klasiklerini okuyan, müzikle, sanatla, edebiyatla uğraşan ve öğrenirken üreten, ürettiğini paylaşan, iş sevgisi, çalışana saygı, iş sorumluluğu, birlikte çalışma, birlikte başarma, birlikte eğlenmeyi bilen, demokratik hayatın önemli toplumsal tutum ve alışkanlıklarını kazanmış, düşünen, sorgulayan, üreten, paylaşan çocuklar… Bir büyük eğitim seferberliğinin, toplumsal mücadelenin, aydınlanmanın, kalkınmanın neferleri…

Umut edip hayal kurabilmenin ve o hayalleri gerçekleştirebilmenin adı oldu Köy Enstitüleri. Oradan yetişen öğretmenler, sağlık memurları, umut oldular memlekete… Köylerin aydınlatıcı önderi oldular… “Sınıfa değil, köye öğretmen” felsefesiyle yetişmişlerdi. Öyle de görev yaptılar. Köylerin öğretmeni, ziraatçisi,  sağlıkçısı, yol göstereni oldular.  Cumhuriyetin aktif yurttaşları olarak köyün içten canlandırılması imecesinde onurla yer aldılar, Cumhuriyetin aydınlanma meşalesini köylere taşıdılar…Canlandırdılar, dönüştürdüler, aydınlattılar…

Enstitü Kazanımlarının Güncelliği

Köy Enstitülerinin aydınlanma ışığı bugün de parlamaya devam ediyor hala…Bugün de umut olmaya, pusula olarak yönümüzü göstermeye devam ediyor… Nasıl bir eğitim, nasıl bir insan, nasıl bir öğretmen, nasıl bir kalkınma modeli, Nasıl bir Türkiye sorularının yanıtlarında hep Köy Enstitüleri deneyiminin, kazanımlarının izleri var.  Cumhuriyetin hiçbir kurumu bu denli kalıcı iz bırakmamıştır.

Köy enstitüleri için “Geçmişteki yarınımızdır” derken haklıdır hocalarımız… Kazanımları hala günceldir. Pek çok konuda hala esin kaynağımızdır.  

Mücadeleleri ve yaratıcılıkları esin kaynağımızdır örneğin. İmece ruhu…Üretme, paylaşma, dayanışma, kardeşlik… Karma eğitim, kız çocuklarının okutulması, pozitif ayrımcılığı…İmkansızı imkan haline getirenlerin, yaratıcılıkla zorlukların üstesinden gelenlerin mücadelesinin adıdır Köy Enstitüleri…Üretirken öğrenenlerin, Hasan Dağı’ndan okullarına su getiren çocukların … Bataklıktan vaha yaratanların… Gölköy’de okul binaları için tuğla üretenlerin… Beşikdüzü’nde balıkçılık filosu kurup, bütün köy enstitülerine balık gönderen öğrencilerin mücadelesidir… Malatya Akçadağ’da okula Matbaa kuran Köy Enstitüsü Müdürü Şerif Tekben’in yaratıcılığının ve öğrencilerin çıkardıkları “Akçadağ” dergisindeki, Hasanoğlan dergisindeki, duvar gazetelerindeki  emektir Köy Enstitüleri… Hasanoğlan’da kurulan Amfitiyatrodur, heykel müzesidir. Teneffüslerde çalınan klasik müziktir, çağı yakalama kararlılığının adıdır Köy Enstitüleri ve bütün yönleriyle hala günceldir.

Bakanıyla, İlköğretim Genel Müdürüyle, Okul yönetici ve öğretmenleriyle, usta öğreticileriyle, öğrencileriyle bu imeceye katkı veren, yazarları, çizerleri, şairleri, mimarları, aydınlarıyla bir “ Devrimci ruhun” adıdır Köy Enstitüleri. Yurtseverliğin, Çalışkanlığın, Üretkenliğin, Memleket sevdasının… Beşikdüzü Köy Enstitüsü açıldığında,  oraya Müdür olarak gönderdiği Hürrem Arman’a “senin tarlan Karadeniz olacak. Büyük çapta balıkçılık yapacaksın. Diğer Köy Enstitülerinin de balık ihtiyacını sen karşılayacaksın. Belki ileride balık tozu, balık gübresi, balık konservesi fabrikaları da kuracaksınız” diyen Tonguç’un muhteşem öngörüsünün, “ben denizcilikten anlamam” diyen Hürrem Arman’a, “Sen üstesinden gelirsin, ben senin devrimci ruhuna güveniyorum” diyen Tonguç’un… ve denizden ve balıkçılıktan anlamadığı halde, Beşikdüzü’nde üç yıl içinde iki balıkçı motoru, bir nakliye motoru, on sekiz kayık, iki hamsi ığrıbı, bir palamut gırgırı, otuz kalkan ağı ile Karadeniz’in en güçlü balık işletmesini kuran, balık konservesi endüstrisinin temellerini atan, kendi kurdukları işliklerde 11 ton kapasiteli deniz motoru yapan ve bu motora ”Tonguç” adını veren Hürrem Arman’ın devrimci karakterinin… Ve diğer Köy Enstitüsü müdürlerinin , elektrik santrali kuran Pazarören Köy Enstitüsü yöneticilerinin,  kendi tuğlasını ve giderek diğer Köy Enstitülerinin tuğlalarını üreten Göl Köy Enstitü Müdürü Süleyman Edip Balkır’ın ve diğer yöneticilerin devrimci ruhunun adıdır. İkinci Dünya Savaşı’nın zor koşullarında, ekmeğin karneyle verildiği, açlık tehlikesinin baş gösterdiği, bulaşıcı hastalıkların son derece yaygın olduğu dönemde, okul binalarını öğretmenleri ile birlikte yapan, kurdukları değirmende ekmeklerini kendileri üreten, tarım işletmelerinde elde ettikleri ürünleri beslenmelerinde kullanan, kooperatif kuran, döner sermaye işleten ve bu özgüven ve bilinçle gittikleri köylerde hizmet veren köy enstitülü çocukların, öğretmenlerin, kendi kendine yetebilmesinin adıdır.

Bugün bu devrimci ruha yine ihtiyaç vardır ve kendi kendine yetebilmek, öyle bir üretim modeli hala günceldir.

Öte yandan, bilimsel araştırmadır, eleştirel bilinçtir, yılda 25 kitap okuma gerekliliğidir, kitap okuma ve tartışma saatleridir, okul yönetiminin ve uygulamalarının eleştirilebildiği Cumartesi toplantılarıdır. Demokratik katılım, özyönetim, yaparak ve yaşayarak öğrenme gibi çağdaş pedagojik yaklaşımlardır…Parasız yatılı karma eğitimin ilk uygulandığı eğitim yapılarıdır. Kitap yasağı olmayan, hayatı eleştirme ve düşünce suçu olmayan eğitim kurumlarıdır Köy Enstitüleri…

Köy enstitüleri eğitim dizgesine Kooperatifçilik dersleri koyan, kooperatifçilik kültürünü içselleştiren, kooperatiflere öğrencileri de ortak eden ve mezunlar eliyle kooperatifçiliği ülkeye yayan eğitim kurumlarıdır. Daha sonra mezunlar köylerde öncülük ettikleri kooperatiflere köylüleri ortak edecek, emeğin korunması ve dayanışma ruhunu güçlendireceklerdir. 

Bugünkü eğitim sistemimize baktığımızda, hala taleplerimiz arasındadır. Çağdaş, özgür, özgüveni gelişmiş, sorun çözebilen, eleştirel düşünebilen aktif yurttaş istemi çerçevesinden baktığımızda, karşımıza yine Köy Enstitüleri felsefesi çıkar. Ayakları çıplak, üstü başı yırtık, yarı aç yarı tok köy çocuklarının yaşamının değiştiği okullardır… Mandolin çalmayı da öğrendikleri, kireç karmayı da… Koyunları güden de onlardır, inşa ettikleri açık hava tiyatrosunda Shakespeare oynayan da…Milli Eğitim Bakanının makamında oturmak yerine her gün yanlarında olduğu, başlarını okşadığı, Milli Eğitim Genel Müdürünün kendileriyle yerlere oturup türkü söylediği, çatı kiremitlerini aktardığı,  Pisagor teorisini bin kişilik yemekhanenin çatı makaslarını yerleştirirken öğrendikleri, oluk kazıp okula su getiren çocukların suyu harcarken üzerine titrediği, haber aldığı radyonun antenini kendi elleriyle dikip önünde olimpiyatları dinlemek coşkusunu yaşayan, üzerindeki giysiyi kendi diken, üstünde yattığı karyolayı, okulda oturduğu sırayı, yemekhanede yediği her lokmayı kendi ürettiği bir okulda yetişen öğrencilerden bahsediyoruz…  Ve bu öğrenciler için  en kıymetli dünya klasiklerini Türkçeye çevirten ve köy enstitüleri kütüphane raflarına dizen milli eğitim bakanlarından… Her sabah güne halkoyunlarıyla, davulla zurnayla el ele, omuz omuza bin kardeş aynı anda halay çekip zeybek oynayarak başlayan öğrencilerin coşkusudur köy enstitüleri…Paylaşımdır, coşkudur…

Halk kültürüdür.. Derslerine usta öğretici olarak giren Aşık Veysel’dir, Ruhi Su’dur, hafta sonları sergilenen piyesler, okunan şiirler, söylenen türkülerdir… Hiç kimseye muhtaç olmamanın öğretildiği okullardır ve bu okuldan mezun olanların da kendi yetiştirdiği fidanlara kendi kendine yetebilmeyi öğrettiği… Bir milletin gerçek potansiyelini, ancak her vatandaşının kendi potansiyelini açığa çıkarma imkanı olursa gerçekleştirebileceğini bilen ve bunu yapmaya çalışan eğitim kurumlarıdır Köy Enstitüleri… Adeta birer “yaşam okulu” dur. Hala daha bu potansiyel ortaya çıkarılamamıştır…

Bilimsel, demokratik, laik, kamucu, parasız, karma eğitimdir Köy Enstitüleri ve bu talep hala günceldir. 

Köy Enstitüleri, aydınlanmanın ve laikliğin kurumlarıdır. Enstitülerde bilimsel eğitim ile “fikri hür, vicdanı hür” bir nesil yetişmiştir. Kız çocuklarının okula gidebilmesidir… Toplumsal cinsiyet eşitliğidir…Enstitülerde kız çocukların okullara gidebilmesi için olağanüstü çabalar sarfedilmiştir. 1940’lı yıllarda Cumhuriyetin laiklik ilkesi açısından son derece kararlı ve radikal bir dönüşüm olan karma eğitimdir.  Hem kız çocuklarının eğitime erişmesine olanak sağlamış, hem de karma eğitimi uygulayarak toplumsal cinsiyet eşitliğine hizmet eden kurumlar olmuştur…Yoksul köy çocuklarına umuttur. Kimsesizlerin kimsesi olmaktır. 

Vatanın dağlarında bayırlarında kırlarında, hatta en ücra yerlerinde kendi başına açıp solan çiçek bırakmayacağız” diyen Hasan Ali Yücel’lerin ülküsünün ve yurtsever idealinin adıdır Köy Enstitüleri. Bugün 2 milyona yakın çocuğumuzun eğitim hakkından mahrum kaldığı günümüz Türkiye’sinde bu ülkü, hala sahiplenmemiz gereken ülkü değil midir? Güzel bir gelecek arayışının hedeflerinden biri değil midir? 

Parasız eğitimden vazgeçilen ve eğitimin içeriği tartışılan bir Türkiye’de, kamucu eğitim, eğitimde fırsat eşitliği, nitelikli, eşitlikçi eğitim hala güncel talepler arasındadır. Anne babanın gelirinden bağımsız olarak her çocuğun kamucu, eşit ve nitelikli eğitime erişme hakkı olmalı, eğitimin içeriği öğrencilere yaşam becerisini de kazandıran, ülkenin gereksinimlerine göre yeniden düzenlenmeli, çocukların bütünlüklü gelişmesini, kamusal eşitlikçi eğitimini garantileyen eğitim reformu acilen hayata geçirilmelidir. Dezavantajlı bölgelerdeki çocuklar için destekleyici yaz okulları açılmalı, çocukların okul eğitiminden alamadığı uygulamalı iş eğitimi, sanat, müzik, sinema, tiyatro, görsel sanatlar gibi çeşitli atölye çalışmaları ile ve teknoloji eğitimi ile onların aydınlanma ve çağdaş eğitime ulaşma ihtiyacı giderilebilmelidir.

Öte yandan öğretmen örgütlenmesinin öncülüğünün adıdır Köy Enstitüleri. Türkiye Öğretmen Dernekleri Milli Federasyonu (TÖDFM 1949), Türkiye Öğretmenler Sendikası (TÖO-1965), Tüm Öğretmenler Birleşme ve Dayanışma Derneği (TÖB_DER 1971), Eğitimciler Derneği (EĞİT_DER 1988) örgütlenmelerinin öncüleri, Köy Enstitülü öğretmenlerdir. Sendikacılık anlamında da bugün, tarihten örnek alınacak çok şey vardır.

Köy enstitülerinin güncel karşılığı yerel yönetimlerde nasıl hayata geçirilebilir ya da geçiriliyor diye baktığımızda; 

Cumhuriyetin kuruluşunda nüfusun % 80’inin yaşadığı köyleri  eğitim yoluyla içten canlandıracak ve kalkındıracak bir proje olarak yaşama geçirilmişti  Köy Enstitüleri. Ne yazık ki çok kısa bir sürede hayatta kalabildi. Kendi kuruluş felsefesi doğrultusunda yalnızca 1940’tan 1946’ya kadar altı yıl açık kaldı, sonrasında önce devrimci nitelikleri törpülendi, karma eğitim ilkeleri askıya alındı, yöneticileri değiştirildi, 1954 yılında da öğretmen okullarına dönüştürülerek kapatıldı.  Öğretmen Okulları belli bir süre Köy Enstitülerinden aldıkları ilke ve kazanımları diri tutmaya çalıştılarsa da  kırklı yılların sonlarından başlayan batı ile yapılan ikili anlaşmalar, ekonomi alanında olduğu gibi eğitim ve kültür alanında da ülkenin siyasi politikalarını değiştirdi, eğitim sistemi nitelik kaybına uğradı. Günümüzde bu kayıp artarak devam ediyor ne yazık ki…

Köy Enstitülerinden bugüne gelen süreçte emperyalizmin ve kapitalizmin kendisi için engel gördüğü “Köy” yerleşim birimleri de aynı kalmadı, değişti. Niteliklerinden, kazanımlarından ve üretim ilişkilerinden çok şey yitirdi. O gün nüfusun % 80’i köylerde yaşarken bugün tersine nüfusun % 80’i kentlerde yaşamaya başladı. Dolayısıyla köylerin ve kentlerin demografik yapıları ile koşulları farklılaştı. Bugün, köyleri yeniden kalkındırma çabası yanında, daha yoğun olarak nüfusun % 80’inin yaşadığı kentlerde  ne yapabiliriz sorusu öne çıktı. Ülkemizde köy okulları kapatılırken, eğitim sisteminde birileri orta çağı ve orta doğuyu adres gösterirken, çocuklarımızın ve ülkemizin geleceği karartılmaya çalışılırken, sosyal devlet ilkesi rafa kaldırılmışken köy enstitülerinin ışığı altında biz  neler yapabiliriz. İktidar değişikliğinde çok şey yapılabilir. Ancak o zamana kadar sosyal demokrat ilkelerle yönetilen belediyelerde neler yapabiliriz?  Üretimden kopuk tüketici yığınlarına dönüşmüş, işsizlik ve yoksulluk içinde kıvranan yerleşim birimlerimizde nasıl seçenekler üretebiliriz?    

Adı Köy Enstitüsü olmaz belki ama,  Kent Enstitüsü ya da başka bir şey…

Pek çok belediyemizin, sosyal belediyecilik kapsamında Köy Enstitüleri kazanımlarından yararlanarak çok değerli çalışmalar yaptıkları görülmektedir.  Mevcut yetersiz eğitimlerin takviyesi, yaz okulları, çeşitli uygulama atölyeleri, spor okulları, öğrencileri tarikat ve vakıfların istismarından korumak adına yapılan öğrenci yurtları, pek çok belediyede vardır. Kooperatifçilik uygulamaları da yaygınlaşmıştır. Örneğin İzmir Balçova Belediyesi’nin kadınlara mesleki beceri ve üretim kültürü kazandıran ve daha sonra pek çok belediyemizde de uygulama alanı bulan “Semt Evleri “projesi, İzmir Büyükşehir Belediyesinin Meslek Fabrikası, Tarım Lisesi projesi ve Derneğimiz YKKED ile birlikte hayata geçirmekte olduğu Köy Enstitüleri Anı ve Kültürevi, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin hayata geçirdiği projeler, Enstitü İstanbul, Köy Enstitüleri Belgeseli, Köy Enstitüleri kitabı, Kent Enstitüsü oluşturma çalışmaları, Eskişehir Belediyesi’nin çocuklara, gençlere, kadınlara, yaşlılara ve engelli bireylere yönelik atölyeler ve yaşam merkezleri, Eskişehir Tepebaşı Belediyesi’nin kurduğu Kent Enstitüsü, Antalya Belediyesi’ndeki yaşlılara yönelik yaşam evleri ve diğer destekleme alanları, Bursa Nilüfer Belediyesi’nin, Kırklareli Lüleburgaz Belediyesi’nin, İzmir Konak, Çiğli, Karşıyaka, Selçuk vd. belediyelerin hayata geçirdikleri projeler…  Bodrum’un Etrim Köyü’nde boşaltılan bir köy okulu’nda yaşama geçirilen , Tarım parkı, Gençlik kampı , arıcılık, bağcılık, zeytincilik, seracılık uygulamalarıyla “İsmail Hakkı Tonguç Tarım Okulu ve Müzesi” , Fındıklı Belediyesi’nin Tarım Lisesi ve Balıkçılık konusundaki çalışmaları, Muğla ve Diğer pek çok Belediyede yaşama geçirilen 3. Yaş Üniversitesi ya da Tazelenme Üniversitesi gibi uygulamalar umutlarımızı yeşertmektedir. 

Bu çalıştayımızın amacı, böyle uygulamaların çoğalmasının yanında, her yerel yönetime model oluşturabilecek bütünlüklü bir projenin oluşturulması ve hayata geçirilmesidir. Düşünülebilecek bazı çözüm önerileri; 

Yerel yönetimlere bağlı şirketler aracılığıyla ve köy enstitü kazanımlarını temel alarak, toplumun gereksinimlerini karşılayan yeni eğitim kurumlarının tartışılması,

Yerel Yönetimlerdeki Tüm Mesleki Beceri Eğitimlerinin Köy Enstitüleri Kazanımlarından yararlanarak gelişmiş, nitelikli insan becerileri oluşturmayı hedefleyen yarı-örgün Kent Enstitüleri tartışmasının ülke ve TBMM gündemine taşınması,

Yıllarca köylerde eğitim hakkının gerçekleşmesi süreçlerinin yaşandığı kapatılan köy okullarının(ki sayıları 20 bin 243 olarak tespit edilmiştir) yeniden açılmasının sağlanması, bu yapılamıyorsa, yerel yönetimler tarafından kültürel miras penceresinden bakılarak ve köyün belleği anlamında restore edilmesi; bu mekanların taşınan öğrenciler için bir etüt merkezi, kültür merkezi, yetişkin eğitimi alanı olarak değerlendirilmesi. Atanamayan öğretmenlerin, sağlıkçıların bu merkezlerde üretim, doğa ve çevre (ekoloji) ağırlıklı etkinlikler gerçekleştirmesi,

Bu öneri, örgün eğitim için siyaset kurumuna yapılmış bir öneridir. Bir yerleşke tasarımı yapılarak, öğrencilere mesleki beceri ve aydınlanma kültürünü vermek amacıyla, büyük kentlerin çeperlerinde, teknik beceri ağırlıklı, kırsal bölgelerde yörenin ihtiyaçlarına yönelik üretim amaçlı hayvancılık ve tarımı öne çıkaran meslek enstitülerinin oluşturulması. Mesleki eğitim ile akademik eğitim birlikte verilip, özgür, yenilikçi, sorgulayan, problem çözen ve toplumsal yarar sağlayan bir model önerisi birinci dört yıl sonrası, orta okul, lise ve meslek yüksekokulunu kapsamalıdır.  Parasız yatılı, karma, laik eğitim veren bu kurumlar kentin çeperlerinde bir aydınlanma kurumu olarak da işlev görmelidir. Bu modelde, üretim temel alınmalıdır.

Yerel yönetimlerin demokratik kitle örgütlerinin hayatın demokratikleşmesi anlamındaki önerilere açık olması, birlikte çalışmaya yatkın olması ve iş birliği içerisinde çalışmanın yollarını üretmesi. Çalıştay önerilerinin hayata geçirilmesine yönelik eylem politikalarının geliştirilmesi,

İzmir Büyükşehir Belediyesinin özgün bir Köy Enstitüleri Anı ve Kültür evinin kurulmasına katkı vermesi (Bu önerimiz 2023 yılında Cumhuriyetin 100. Yılına armağan olarak hayata geçirilmiştir),

Tüm bu yerel yönetimlerle ilgili önerilerde, yaşam boyu okul ve öğrenme merkezlerinde ve her türlü beceri kurslarının içeriğine teknolojiden sosyal medya kullanımına, mesleki eğitimden genel kültüre, aktif yurttaşlık uygulamalarına  biyoteknoloji, nanoteknoloji, tasarım, sağlık ve gıda güvenliği, insan hakları, tüketici hakları, finans okur yazarlığı, kodlama, otomasyon, sanal gerçeklik ve benzeri güncel bilimsel konuların yer alması

Her ne kadar eğitim, merkezi yönetimin sorumluluğunda olsa da, hak temelli

sosyal politika anlayışının bir gereği olarak yerel yönetimlerin, merkezi yönetimin eksik bıraktığı alanlarda tamamlayıcı ve destekleyici rol alması gerekmektedir.

 

Köy Enstitülerinin insan, sanat, bilgi, üretim, demokrasi merkezli ilkeleri, yerel yönetim çalışmalarında temel alınmalıdır.

 

Yerel yönetimler, kamusal sosyal hizmetlerin sunumunda kent yoksulları, dezavantajlı grupları, çocukları ve gençleri öncelemesi, onların eğitim, sağlık, çevre, barınma ve beslenme haklarını gözetici çalışmalar yapması gerekmektedir.

 

 

Kapatılan köy okullarının, köy odalarının yerel yönetimlere devredilerek ortak kullanım mekanları olarak köy enstitüleri felsefesiyle yeniden şekillendirilerek halkın kullanımına  sunulmaları ve tekrar açılıncaya kadar yaşatılması gerekir.

 

Köy enstitülerinin olduğu her Belediye, Enstitülerin harabeye dönüşmesini önlemek bakımından onları korumaya alıp onarmalı ve eğitim müzesi haline getirmelidir. Bu konuda derneğimiz YKKED, her Belediye ile işbirliğine hazırdır.

 

Bazı yerel yönetimlerde 3. Yaş Üniversitesi ya da Tazelenme Eğitimi/ Üniversitesi adıyla yapılan uygulamalar yaygınlaştırılmalıdır. 

 

Halk eğitim merkezlerinin belediyelerle entegre olması sağlanmalıdır. 

 

Üniversite öğrencilerinin yaşamlarını kolaylaştıracak alanlar açılmalıdır. Örneğin çorba içebilecekleri, gece çalışabilecekleri  kütüphaneler, çamaşırlarını yıkayabilecekleri, spor-sanat yapabilecekleri gençlik merkezleri

Kooperatifçiliğin yaygınlaşması ve Belediyeler öncülüğünde yeni iş modelleri ve eğitim destekleri yaratılması sağlanmalıdır. Köy enstitülerinin kazanımlarından olan Kooperatifçiliğin, bugün hemen hemen her Belediyede özellikle kadın ve üretici emeğinin değerlendirilmesinde yaygınlaşması sevindiricidir. Yeni iş modelleri de yaratılabilir. Üretici ile tüketiciyi aracısız buluşturan Halkın Bakkalları uygulamaları, sokak satıcılarının örgütlenmesi, belediyelerin vereceği market kartlar yanında, öğrencilere yönelik eğitim destekleri katları, beslenme çantalarını doldurmak, her kademedeki öğrencilere burs, burs verilen çocukları Belediye bünyesinde yarı zamanlı çalıştırmak, yurtlar açarak barınma sorunlarını çözmek v.b.

İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından yürütülen «Meslek Fabrikaları», ya da İstanbul’daki “Enstitü İstanbul” uygulamaları güzel örneklerdir. Bu ve benzeri örnekler Köy Enstitüleri zihniyeti ve uygulamaları bağlamında dönüştürülebilir. 

Mevzuata göre, belediyeler şirket okulları açabilir. Bu okullar belediyeler tarafından yönetilip yürütülerek Köy Enstitüleri ruhu ile o enstitülerde uygulanan teorik dersler ve uygulama bütünleştirilerek eğitim verilebilir. Şirketler, doğrudan belediyenin tabi olduğu kanunlara tabiler ancak personel alıp istihdam yapabiliyorlar ayrıca. Bu kurumların kendi bünyesindeki alanlarda özel okul olarak (özel öğretim kanununa göre) kurulması mümkün olan okullardaki  öğretim programı Köy Enstitülerindeki detaylarla zenginleştirilebilir ve diploma verilebilir. Mezunları, kısmi olarak yerel yönetimlerde ve başka gereksinim alanlarında da istihdam edilebilir  Çeşitli üniversiteler ile işbirliği yapılarak bu eğitimler, online ve yüz yüze eğitim şeklinde gerçekleştirilebilir.  Bu okullarda, işsiz öğretmenler, atanamayan ve emekli öğretmenler görev yapabilir. Okul öncesi eğitim verilebilir ve kurslar açılabilir (yetiştirme, destek ve meslek edinme kursları). 

Kent Enstitüleri

Bugün bazı belediyelerimizde Kent Enstitüsü uygulamaları başlamıştır. Amaç, bütün belediyelere önerilebilecek bütünlüklü bir modelin hazırlanıp yerel yönetimlere sunulmasıdır.

 Enstitü merkezleri Belde Evleri / Deneyimli Kafeler / Gençlik Merkezleri / Çocuk Merkezleri / Sosyal Tesisler ve Spor Tesisleri / Engelli Atölyeleri / Hobi Bahçeleri / Sağlık Merkezleri / Sanat ve Kültür Merkezleri/ Yaşam Evleri/ Emekli Kafeler v.s içerir.

İlçelerde yaşayan tüm yurttaşların kullanımına açık olan enstitü merkezleri;

Duyarlılık, farkındalık, dayanışma ve yardımlaşma değerlerinin güçlendiği,

Bireylerin sosyalleşebildiği,

Mahalle ihtiyaçlarına göre çevre, spor, sağlık, mesleki eğitim, el sanatları, hukuk, müzik, teknoloji alanlarında eğitimlerin ulaşılabilir olduğu,

Bireylerin en yakınında güvenilir bilgiye ulaşabildiği,

Kamu sağlığı ve refahını, çevresel sürdürülebilirliği, sosyal adalet ve toplumsal barışı geliştirici eğitimlerin planlanabildiği ve uygulanabildiği kurumlardır.

Bir uygulama örneği olarak Tepebaşı Kent Enstitüsü, Anadolu'nun aydınlanma sürecini şekillendiren Köy Enstitülerinin sosyal eğitim anlayışını günümüzün gelişmiş e-öğrenme teknolojileriyle harmanlayan yenilikçi bir yaşam boyu öğrenme platformu olarak somut örneğini oluşturmuştur.

21. Yüzyıl becerileri çerçevesinde dönüşen bireysel ve kurumsal öğrenme ihtiyaçlarına hem uzaktan hem de yüz yüze öğrenme uygulamalarıyla çözümler üretmeyi amaçlayan Tepebaşı Kent Enstitüsü, Anadolu Üniversitesi ve Eskişehir Tepebaşı Belediyesi arasında oluşturulan üniversite-sektör işbirliği çerçevesinde hayata geçirilmiştir.

Alanlarında uzman akademisyenlerin, e-öğrenme uzmanlarının, sivil toplum kuruluşlarının ve gönüllülerin ortak çalışmaları ile hazırlanan Tepebaşı Kent Enstitüsü eğitimleri; teknolojiden sosyal medya kullanıma, genel kültürden mesleki eğitime kadar her türlü öğrenme ihtiyacına yanıt verebilecek çeşitliliktedir. Eğitimler, başta Eskişehir halkı olmak üzere yeni bir şeyler öğrenmeyi arzulayan herkese ücretsiz olarak sunulmaktadır.

Tepebaşı Kent Enstitüsü eğitimlerini başarıyla tamamlayan öğrenenlerin performansları, Anadolu Üniversitesi ve Eskişehir Tepebaşı Belediyesi onaylı bir katılım sertifikası ile belgelendirilmektedir.

Nüfusun köylerde yoğunlaştığı bir dönemin kurtarıcı projesi Köy Enstitüleri’nden yola çıkarak nüfusun kentlerde yoğunlaştığı ‘modern çağın’ gri sorunlar yumağı kentlerde bir çözüm önerisi olabilecek Kent Enstitüleri’ni hayata geçirmenin zamanıdır. Adı başka da olabilir, ama hedef aynıdır. Kentlerde demokratik hayatın desteklenmesi, eğitimin desteklenmesi, aktif ve bilinçli yurttaşın şekillenmesidir.

Belediye hizmet merkezlerinde verilen eğitimleri daha ileri bir aşamaya taşıyarak bu eğitimlerin yaşam boyu öğrenme çerçevesinde yüz yüze ve bilgisayar aracılığıyla internet üzerinden sunulması ile tüm vatandaşları kapsayan bir kent gelişim modeli hedeflenmektedir. Vatandaşlara sunulan sürdürülebilir uygulama içeriğinde eğitim, beceri ve üretim döngüsünü tamamlanmaktadır. Belediyenin hizmet verdiği enstitü merkezleri ile uzaktan eğitim uygulaması birbirini destekleyen ve sürekli etkileşim halinde olan bir yapıdadır.

Sağlıklı, yaşanabilir, sürdürülebilir bir kent topluluğu oluşturmak için her yaş grubunda bilgiye ulaşmak, eğitimde eşitsizlikleri ortadan kaldıracak bir “destekleyici eğitim modeli” uygulamaktır.

Bu model ile;

Eğitim ve güçlendirme yönetiminin uygulaması yapmak,

Hayatın her alanında sanat etkisini arttırmak,

Tüm vatandaşlara esnek öğrenme ve gelişim imkanının sunulması,

Kent yaşamını daha dayanışmacı, paylaşımcı ve sürdürülebilir kılmak amaçlanmaktadır.

Günümüzde yerel yönetimlerin toplumun eğitimine ve gelişimine destek olması konusundaki önemi giderek artmaktadır. Bu bilinçle hareket eden Tepebaşı Belediyesi, yaşam boyu eğitim ilkesinden yola çıkarak sürdürülebilirlik açısından uygunluğunu tespit ettiği projeleri hayata geçirmektedir.

Enstitü merkezleri ile uzaktan eğitim modülü, temelde birbirini besleyen ve destekleyen bir yapıdadır. Bu karşılıklı etkileşim ile farklı kesimlere ulaşılması, eğitim ve gelişim potansiyelinin arttırılması hedeflenmektedir.

Kent enstitülerinin hedef kitlesi tüm yurttaşlardır. Ancak öncelikli kitle yerel birimin gereksinimlerine göre farklılaşabilir; sokakta yaşayan, çalışan çocuklar; eğitim görmeyen kadınlar, mesleksiz- işsiz yetişkin ve gençler, ev kadınları, küçük esnaf, sanayideki işçi v.s.

Her il ve büyük ilçede açılabilecek olan kent enstitüleri gönüllü destekleri ile yürütülebilir. Yerel yönetim kontrollü bir model olup Kent Enstitüleri açmak ile ilgili bir yasa tasarısı önerisi TBMM onayına sunulabilir.

                                                                   Av. Mehrigül KELEŞ

YKKED Merkez Yürütme Kurulu Üyesi

Yerel Yönetimler ve Köy Enstitülerinin Güncel Karşılığının Yaratılması Çalıştayı'nda yapılan sunum. (YKEED ve Balçova Belediyesi işbirliği ile )2023

 

Kısaca YKKED

“Bizler, Cumhuriyetimizin en önemli eğitim projesi olan Köy Enstitüsü çıkışlılarının, kurucularının, çalışanlarının yakınları olarak yan yana gelip.